Nehirde Kaybolanlar ve Sabırla Geçenler: Talût’un İmtihanı
Nehirde Kaybolanlar ve Sabırla Geçenler: Talût’un İmtihanı
“Nice az topluluklar, Allah’ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2:249)
Tarihin en dikkat çekici imtihanlarından biri, Talût’un Calût’a karşı verdiği mücadelede yaşanmıştır. Bu ayet, sadece bir askeri seferi değil, insan ruhunun imtihanlar karşısındaki eğilimlerini, sabrın kudretini ve imanın zaferle olan bağını anlatan bir derstir.
İmtihan Nehirden Başlar
Talût’un ordusu, Allah tarafından seçilmiş bir liderin önderliğinde yola çıktı. Ancak savaş meydanına varmadan önce karşılarına bir nehir çıkar. Ve Talût şöyle der:
“Allah sizi bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim bir avuç kadar içerse, o bendendir.”
Bu nehir, sadece bir su kaynağı değil; sabrın, iradenin ve sadakatin sınandığı bir imtihan noktasıdır. Yani savaş, kılıçtan önce irade meydanında başlar. Savaşı kazanacak olanlar, önce nefislerine galip gelmelidir.
İrade Kırılırsa İnanç Zayıflar
Nehrin başında ordunun büyük çoğunluğu iradesine yenilir. “Nasıl olsa susadık” deyip nehrin serin sularına gömülürler. Oysa bir avuçla yetinmek, Allah’ın emrine teslimiyetin işareti idi. Çok içenler, sayıca kalabalıktı ama ruhen çökmüştüler. Bir avuç içen azınlık ise, bedenen zayıf ama imanen güçlüydü.
İşte bu nokta bize şunu gösterir: İmtihan, hayatın görünmeyen kavşaklarında gelir. Belki küçük gibi görünen bir tercih, bizim hangi safta olduğumuzu ortaya koyar. Allah’ın imtihanı her zaman meydan okuma şeklinde değil, bazen bir bardak su kadar basit bir meselede bile karşımıza çıkar.
İman Azlıkta Değil, Direniştedir
Nehri geçen ve sabreden küçük grup, karşılarında dev Calût ordusunu görünce, zayıflar arasında korku baş gösterir:
“Bugün Calût’a karşı gücümüz kalmadı.”
Ama gerçekten inananlar şöyle der:
“Nice az topluluklar, Allah’ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.”
Bu ifade, sadece tarihi bir söz değil; tüm zamanların iman mottosudur. Kalabalık olmak değil, haklı ve sabırlı olmak zaferin anahtarıdır. Zira Allah, nicelik değil, nitelik ister. Azlık, güçsüzlük değildir. Eğer kalpler O’nunla doluysa, azlar çoğa galip gelir.
Talût’un Kıssası: Bugüne Hitap Ediyor
Bugün de toplumlar, bireyler, davalar aynı imtihanla yüzleşiyor. Kalabalıklara özenen, nefsi isteklerinde sınır tanımayan, sabırsızca her şeye ulaşmak isteyen modern insan, “nehir imtihanını” tekrar tekrar kaybediyor. Oysa Allah, hâlâ bir avuç içenleri arıyor. Sade yaşayan, sabreden, azla yetinen, azınlıkta da olsa hakikatin safında duranları…
Özet:
Talût’un ordusunun karşılaştığı nehir, bir savaş değil, bir sabır ve sadakat imtihanıydı. Çok içenler zayıf düştü, az içenler ise kalben kuvvet kazandı. Gerçek zafer, sabırla ve Allah’a güvenerek hareket eden küçük grupların elindedir. Bu kıssa bize, zaferin sayı çokluğunda değil, iman, sabır ve ilahi destekle olduğunu gösteriyor. Her insan hayatında bir nehirle sınanır. Asıl mesele, o nehirde boğulmadan geçebilmektir.