İstemek: Kudret Kapısının Anahtarı
İstemek: Kudret Kapısının Anahtarı
“Eğer Allah vermek istemeseydi, istemek de vermezdi.”
Bu kısa ama derin hakikat, dua, niyet ve tevekkülün sırrını bir cümlede özetler. İnsanın kalbine düşen her hayırlı arzu, aslında İlâhî bir davetin yankısıdır. Kul ister; çünkü Allah diler. Kul yönelir; çünkü Rahmet çağırır. O hâlde insanın içindeki en masum temenniler bile, kaderin ince dokunuşlarıyla yoğrulmuş, rahmetin ön sözüdür.
İstekler Nereden Gelir?
İnsan bazen bir hayal kurar. Bazen bir dua eder, bir hedef belirler. “Nereden geldi bu istek içime?” diye düşünmez çoğu zaman. Oysa kalpte beliren her iyi niyet, her hayırlı murat, bir çağrıdır: “Bu yola çık. Çünkü yol var. Ve sonunda lütuf var.”
Allah bir şeyi vermek istemeseydi, onun özlemini kulunun kalbine yerleştirmezdi. Tıpkı toprakta beliren bir filiz gibi… Filiz, toprağın altında saklı olan bir tohumu işaret eder. İsteklerimiz, kalpteki İlâhî tohumların ilk yeşerme emareleridir.
Dua: Verilene Dâvet Mektubu
Dua, sadece istek değil; aynı zamanda itiraftır. Kul, “Ben acizim, Sen ise Kadîrsin” der. Bu hâl, sadece talep değil; aynı zamanda teslimiyettir. Ve her istek, eğer samimiyetle ve hayır muradıyla yapılmışsa, zaten kaderin bir satırıdır.
Bediüzzaman der ki:
“Dua bir ubudiyettir. Ubudiyet ise semeresi uhrevîdir. Dünyevî maksatlar, o nevi dua ve ibadetin vakitleridir.”
Yani, dua aslında istenilenin verilmesini değil, istenilene yaklaşma sürecinin başlamasını sağlar.
Her İstek Verilir mi?
Hayır. Çünkü bazı istekler bizim için hayırlı değildir. Fakat “istemek” fiili bile başlı başına bir lütuftur. Bazı dualar verilir; bazıları kaldırılır; bazıları ertelenir; bazıları ahirette büyük mükâfat olarak verilir. Ama hiçbir dua zayi olmaz.
Bazen bir isteğimizin gerçekleşmemesi, Allah’ın bizi koruduğu anlamına gelir. Ve bazen de bir şeyin gecikmesi, onun daha güzel bir versiyonuna kapı açar. İstemek, Rabb’e teslimiyetin bir tezahürüdür; sonucu, hikmetine bırakmaktır.
İstemeyi Bilmek: Sorumluluk ve Sır
Evet, istemek Allah’ın vermeyi murad etmesindendir. Ama bu, insanın iradesini devre dışı bırakmaz. Çünkü “istemek”, aynı zamanda niyet, yöneliş, hazırlık ve gayret demektir. Bu yüzden istemek, sadece dilde değil; amelde de olmalıdır.
Eğer Allah bize “istemeyi” lütfetmişse, bu bir davettir. Biz bu davete icabet ederken gayret göstermeli, sabretmeli, tevekkül etmeli ve neticesini hikmete bırakmalıyız. Çünkü her isteğin sonunda murad, bazen bizzat istenen şey değil, isteyeni dönüştürmektir.
Özet:
“Eğer Allah vermek istemeseydi, istemek de vermezdi” sözü, insanın kalbine düşen her hayırlı isteğin İlâhî bir yönlendirme olduğunu gösterir. Dua, muradın habercisi; istek, lütfun davetidir. Her istek verilmese de, her isteme bir değere sahiptir. Çünkü istemek, Allah’ın kuluna yönelişidir; kulun Rabbine sığınışıdır. Asıl mesele istemeyi bilmek, istemeye sadık kalmak ve sonucu Rahmân’a bırakmaktır.