Duyguların Talim, Uyum ve Tanışıklığı: Bir Bütünlük İçerisinde Hareket Eden Kalp Dili

Duyguların Talim, Uyum ve Tanışıklığı: Bir Bütünlük İçerisinde Hareket Eden Kalp Dili

İnsanın iç âlemi, yüzlerce duygunun bir araya geldiği manevî bir orkestra gibidir. Sevgi, korku, umut, hayret, merhamet, öfke, sabır, hüzün, şükür… Her biri ayrı bir nota, ayrı bir tını. Ne var ki, bu duyguların hepsi kendi başına bağımsız ve başıboş değildir. Her birinin bir vazifesi, bir sınırı ve bir gayesi vardır. Ve en önemlisi, talim edilmesi, terbiye edilmesi gerekir.

Kur’ân ve sünnet, sadece ahlâkı değil, duyguları da terbiye eder. Çünkü insan, yalnız akıl varlığı değil; kalp, ruh ve duygu varlığıdır. Eğer duygular talim edilmezse, merhamet zulme, sevgi bağımlılığa, cesaret taşkınlığa, öfke şiddete dönüşebilir. Bu sebeple duyguların talimi, insanın hem iç dünyasını hem de toplumsal ilişkilerini düzene sokar.

  1. Duygular İlahi Birer Emanettir

Her bir duygu, insanın iç dünyasına emanet olarak verilmiştir. Sevgi, Allah’a yönelirse ibadet olur; dünyaya saplanırsa esaret. Korku, Allah için olursa takvaya dönüşür; kuldan korkmak zillet olur. Öfke, zulme karşı çıkmak için kullanılırsa cihattır; kin için kullanılırsa felakettir. Bu yüzden duygular, kullanım kılavuzu olan birer latifedir.

  1. Duyguların Uyum ve Tanışıklığı

Duygular yalnız çalışmaz. Bir duygunun harekete geçmesi, başka duyguları da tetikler. Meselâ, şefkat duygusu harekete geçtiğinde sabır, merhamet ve anlayış da devreye girer. Aynı şekilde, kibir duygusu yükseldiğinde öfke, küçümseme ve kırıcı sözler ortaya çıkar. Bu nedenle insanın kendi iç dünyasında duyguların birbiriyle tanışık, uyumlu ve dengeli olması gerekir. Bu tanışıklık, kişinin kendi ruhuyla barışık yaşamasını sağlar.

  1. Duyguların Talim ve Terbiyesi

Kur’ân, duygulara yön verir. Mesela:

> “Onlar, bollukta da darlıkta da infak ederler, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler.”
(Âl-i İmrân, 3/134)

Bu ayette üç duygu terbiye edilir: cimrilik (infakla), öfke (yutmakla) ve kin (af ile). Bu, duyguların sadece bastırılması değil, doğru yere kanalize edilmesidir. Çünkü bastırılan duygu, birikir ve bir gün patlar. Ama yönlendirilen duygu, ibadete ve ahlâka dönüşür.

  1. Bütünlük İçinde Hareket Etmek: Kalbin Ahenkli Dili

İnsanın duyguları, kalbin dili gibidir. Bu dili düzgün konuşan bir insan, hem Rabbine, hem nefsine, hem de mahlûkata adaletle davranır. Kalbiyle düşünen, ruhuyla hisseden, vicdanıyla hareket eden kişi; duygularını ne bastırır ne de serbest bırakır. Onları ilimle talim eder, hikmetle yönlendirir.

  1. İbretli Bir Hakikat: Nefis Azdırır, Duygu Taşırır, Kalp Süzgeç Olmazsa Taşar

Duygular bir nehir gibi akar. Nefis, bu nehrin akışına çamur karıştırmak ister. Akıl, set çekmek ister. Kalp ise süzgeçtir; duygular kalpten geçtikçe temizlenmeli, yön bulmalı, manevîleşmelidir. Eğer kalp devre dışı kalırsa, duygular taşar, hayatın her tarafını sarar ve bir tufan olur. İşte bugün, duygularını ilimle değil, heva ile yöneten bireylerin bunalım ve yalnızlık içinde kaybolmasının sebebi budur.

Özet:

Bu makale, insanın duygularla örülü iç dünyasının Kur’ânî ve hikmetli bir düzene muhtaç olduğunu ifade eder. Duygular, ilahi emanetlerdir ve her biri kendi görevini ifa etmek için yaratılmıştır. Bu duygular tanıştırılmaz, uyumlandırılmaz ve terbiye edilmezse, insanı felakete sürükler. Ama akıl, kalp ve vicdan süzgecinden geçerek yön bulan duygular, insanı olgunlaştırır, ruhunu yüceltir ve hayatı anlamlı kılar. Duygularla barışmak, aslında Rabbimizin bize öğrettiği en derin derslerden biridir.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 24th, 2025