Zulüm İle Âbâd Olanın Âkıbeti: Zalim Zulmünde Boğulur
Zulüm İle Âbâd Olanın Âkıbeti: Zalim Zulmünde Boğulur
Bir Hakikat Makalesi
Tarih, zulmün izlerini taşıyan sayfalarla doludur. Firavun’dan Nemrut’a, Ebu Cehil’den modern çağın despotlarına kadar birçok zalim, güç ve iktidar sarhoşluğuyla mazluma el uzatmış, hakkı ayaklar altına almıştır. Lakin hiçbir zulüm ebedî olmamıştır. Çünkü “Zalim zulmünde boğulur” hakikati, bir kader kanunu gibi işler. Zalim için iki hesap vardır: Biri dünyada, diğeri ise ahirettedir.
Kur’an-ı Kerim, bu hakikati en veciz şekilde Mü’min Suresi’nde beyan eder:
> “Nihayet Allah, onların kurdukları kötü tuzaklardan bu kişiyi korudu; Firavun ailesini ise şiddetli bir azap kuşatıp yok etti. Bu azap, onların sabah akşam sokulacakları ateştir. Kıyamet koptuğunda, ‘Firavun ailesini en şiddetli azabın içine atın!’ denilecek.” (Mü’min, 45-46)
Bu ayetlerde, zalimlerin kurduğu tuzakların kendi başlarına döneceği ve dünyada başlayıp ahirette zirveye varacak bir azabın onları beklediği bildirilir. Firavun ailesi gibi, mazluma kan kusturanlar, sabah akşam azapla yüzleşmektedirler. Bu azap sadece cehennemde değil; vicdan azabı, toplumdan dışlanma, psikolojik yıkım ve tarihî lanetle de tezahür eder.
Bediüzzaman Said Nursî de bu hakikati şöyle ifade eder:
> “Eğer dinsizlik hesabına, imani hizmetimize ilişenler olsa kaidesince, küfür derecesine giren öylelerin zulümleri — büyük olduğu için — ahirete tehir edilir, ekseriyetçe küçük zulümler gibi cezaları dünyaca ta’cil edilmez.”
Yani büyük zulümler, bazen hemen değil, ahirete bırakılır; fakat bu gecikme, cezanın büyüklüğündendir. Hak namına değil, şirk, küfür ve fitne hesabına yapılan zulümler, Allah katında ağır bir vebal yükler. Ve çoğu zaman Allah, mazlumun âhını yeryüzünde bir zelzele gibi titreten olaylarla duyurur.
Bugünün zalimleri de istisna değildir. Filistin’de bir nesli katleden, çocukları toprağa gömen, mabetleri yıkan, insanlığı utandıran Netanyahu gibi isimler, dünya sahnesinde birer Firavun olarak boy göstermiştir. Lakin görünüşte sağlam sandalyelerde otursalar da o koltukların altı çoktan boşalmıştır.
Son gelişmelere göre, ABD ve Avrupa’da Netanyahu’ya destek zayıflamış, İngiltere ilk somut adımı atarak serbest ticaret anlaşmasını askıya almıştır. Artık “ipi çekilen” Netanyahu için iltica kapıları aranmakta; “kaçacak ülke” haberleri gündemde yer bulmaktadır. Zira zulmün sürdüğü yerde adalet barınmaz, adaletin terk edildiği yerde ise hiçbir iktidar ebedi kalmaz.
Bu gelişmeler, ilahi adaletin bir yansımasıdır. Dünyada başlayan bu çözülme, zalim için bir düşüşün alametidir. Her firavunun bir Musa’sı vardır; her zalimin sonu kendi zulmüdür.
Sonuç ve İbret:
Zulüm, sadece mazluma değil, zalimin kendisine de bir intikam olarak döner. Her taş yerini bulur, her âh bir yankı yapar. Bugün Netanyahu gibi zalimler için dünya daralıyor. Mazlumların gözyaşları, semaya yükselirken, ilahi adalet sessiz ama sarsıcı adımlarla yürümektedir.
Unutulmamalı ki:
> “Zulüm ile âbâd olanın âkıbeti berbat olur.”
Makale Özeti:
Bu makalede, Kur’an’dan alınan Firavun kıssası ve Bediüzzaman’ın zulümle ilgili tesbitleri ışığında, günümüzdeki zalimlerin akıbeti değerlendirilmiştir. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun giderek yalnızlaşması ve uluslararası desteğini kaybetmesi, “zalim zulmünde boğulur” hakikatinin tecellisi olarak görülmüştür. İlahi adaletin hem dünyada hem de ahirette işleyişi vurgulanmış, mazlumların duasının asla karşılıksız kalmayacağı hatırlatılmıştır.