Medeniyetin Gölgesinde Çöken Aile: Muvakkat Refakat, Ebedî Müfarakat
Medeniyetin Gölgesinde Çöken Aile: Muvakkat Refakat, Ebedî Müfarakat
“Şimdiki terbiye-i medeniye perdesi altındaki hayvancasına muvakkat bir refakattan sonra ebedî bir müfarakata maruz kalan o aile hayatı, esasıyla bozuluyor.”(Lem’alar.202)
********
Modern çağın bize sunduğu “medeniyet” paketi, dışı parlak ama içi boş bir hayat tarzını dayatmaktadır. Bu medeniyetin aileye sunduğu ise, süslü bir refakat; ancak içi boş, gayesiz, süreli bir birlikteliktir. Bediüzzaman Said Nursî’nin ifadesiyle bu, “hayvancasına muvakkat bir refakat”tir ve ardından “ebedî bir müfarakat” gelir. Çünkü kalpleri ebedî bir hayat anlayışı değil, dünyevî hevesler birleştirmiştir.
Refakat Var, Fakat Hakikat Yok
Bugün birçok evlilik; çıkar ilişkisi, dünyevî beklenti veya geçici heyecanlar üzerine kurulmakta. İki insan, birlikte yaşamakta ama birlikte yaşlanmayı düşünmemekte. “İkimiz bir fani hayatı paylaşalım” fikri hâkim; “ikimiz bir ebedî yoldaşlığa talibiz” anlayışı ise kaybolmuş durumda.
Modern terbiye anlayışı, insanı yalnızca biyolojik bir varlık gibi görüp aileyi bir nevi sosyal kontrat olarak sunar. Sevgi ve sadakat gibi kutsal değerler, yerini bencilliğe, özgürlük maskesi altında sorumsuzluğa terk eder. Neticede o yuva, geçici bir konak olur ama ebedî bir ayrılığa dönüşür.
Terbiye-i Medeniye: Ahlâkı Unutan Bir Terbiye
Bugün “medenî” terbiye, çoğu zaman hakiki terbiyeyi öldürmektedir. Aile fertleri birbirini Allah için değil, menfaat için sever. Ne anne merhameti kalır, ne baba şefkati… Ne de eşler arasında sadakat.
Aile, dünya menfaati üzerine kurulursa, menfaat bitince yuva dağılır. Ama aile, ebedî bir hayatın başlangıcı, bir cennet mektebi olarak kurulursa, dünya ayrılıkları bile vuslatın habercisi olur. Çünkü hakiki terbiye, kişiyi ebedî hayata hazırlar; aileyi bir cennet fidanlığına çevirir.
Aile: İmanın Meyvesi Olmalı
Aile, sadece iki bedenin birleşmesi değil, iki ruhun Allah rızasında birleşmesidir. Aksi hâlde o birliktelik, hayvanlar arasında da görülen geçici bir refakat olur. Hayvandan farkı olmayan bu hayat tarzı, insanı da insanlıktan uzaklaştırır.
Bediüzzaman, “ebedî müfarakat” derken sadece bedensel ayrılığı değil, ruhların ebedî kurtuluşunun tehlikeye girdiğini vurgular. Çünkü Allah’ı tanımayan bir eş, ahireti unutan bir anne-baba, çocuklarını da gaflete sevk eder. Oysa iman, muhabbeti sonsuzlaştırır, hürmeti kalıcı kılar.
Son Söz: Ebedî Birliktelik İçin
Ey mümin kardeşim, evliliğine bir ticaret gibi değil, bir ibadet gibi bak. Eşini maddî değil, mânevî bir yoldaş olarak gör. Çocuklarını yalnız bu dünyaya değil, ahirete de hazırlamak için yetiştir. Unutma ki: Ebedî saadet, bu dünyadaki imanın ve ahlâkın meyvesidir.
Özet:
Bu makalede, Bediüzzaman’ın “medeniyet terbiyesi” altında bozulan aile yapısına dair eleştirisi ele alınmıştır. Modern anlayışın aileyi geçici bir beraberlik olarak sunduğu, bunun da ebedî ayrılıkları doğurduğu belirtilmiştir. Aile yapısının ancak iman, ahlak ve Allah rızası temeliyle kalıcı hale gelebileceği vurgulanır. Ebedî hayatı hedefleyen ailelerin ise dünyada huzurlu, ahirette vuslatla mükâfatlanacağı ifade edilir. Makale, okuyucuya aileyi sadece dünya için değil, ebedî saadet için kurma çağrısı yapar.