Kadının Saadeti: Terbiye-i Diniyede Saklı Bir Hazine
Kadının Saadeti: Terbiye-i Diniyede Saklı Bir Hazine
> “Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi saadet-i dünyeviyeleri de ve fıtratlarındaki ulvi seciyeleri de bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi, daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur!”
(Lem’alar, 24. Lema)
********
Zamanımızda kadın, bir yönüyle yükseltiliyor gibi gösterilirken, diğer yönüyle tarih boyunca hiç olmadığı kadar yıpratılmakta ve yozlaştırılmaktadır. Sözde özgürlüklerin, moda akımlarının, reklamların ve modern eğlence kültürünün ortasında kadın, nefsin pençesine terk edilmekte; hakiki saadetten uzaklaştırılmaktadır.
Oysa Bediüzzaman Said Nursî’nin dikkat çektiği gibi, kadının hem dünya hem ahiret saadeti, yalnızca İslâm terbiyesi ile mümkündür. Bu terbiye, kadının fıtratına uygun olan hakiki hürriyeti, izzeti ve fazileti temin eder.
Fıtrata Aykırı Bir Değişim: Kadının Zorlanmış Dönüşümü
Kadın, yaratılışı gereği naif, şefkatli, merhametli ve hayâ sahibidir. Bu hasletler, onun ulvî seciyeleridir. Ne var ki modern hayat, bu özellikleri zayıflık gibi sunmakta; kadını erkekleşmeye, iffetsizleşmeye, rekabetçi ve gösterişçi bir ruha bürünmeye zorlamaktadır. Neticede kadın, fıtratına ters düşen bir yaşama itildiği için hem iç dünyasında çatışma yaşamakta, hem de aile ve toplum yapısını zayıflatmaktadır.
Terbiye-i Diniye: Kadının Gerçek Sığınağı
İslâm terbiyesi ise kadına, yaratılışına en uygun hayat biçimini sunar. Ona iffet zırhını, hayâ kalkanını, şefkat tahtını verir. Kadın, bu terbiye ile hem haysiyetini korur, hem de ailede ve toplumda asli görevlerini huzurla ifa eder. İbadetle, ahlâk ile ve takva ile beslenen bir kadın, sadece kendini değil, nesli de ıslah eder. O, bir medeniyetin mayası olur.
Rusya Misali: Terbiyesizliğin Acı Akıbeti
Bediüzzaman’ın “Rusya’da o biçare taifenin ne hale girdiğini işitiyorsunuz” cümlesi, 20. yüzyıl başlarında yaşanan bir toplumsal facianın özetidir. Komünist ideolojinin “kadını özgürleştirme” bahanesiyle uyguladığı politikalar, kadını aileden koparmış, iffeti hiçe saymış ve neticede onu sadece emek gücü olarak kullanmış; kalbini, ruhunu, anneliğini çürütmüştür. Kadının saadeti değil, çilesi artmıştır.
Netice: Kurtuluşun Yegâne Yolu
Bugün de aynı tehlike farklı formlarda devam etmektedir. Moda, medya, eğlence, kariyer baskısı gibi araçlarla kadın, aslî kimliğinden uzaklaştırılmak istenmektedir. Ancak bu çöküşten kurtuluş, yalnızca İslâm’ın eğitim ve edep dairesine dönmekle mümkündür.
Kadın, ancak bu dairede hem dünya huzurunu, hem de ahiret selametini elde eder. Hem kendisi saadete kavuşur, hem de topluma huzur yayar. Çünkü o, terbiye edilmiş bir kalple hem bir eş, hem bir anne, hem de bir nesil mimarı olur.
Özet:
Bu makale, kadının dünya ve ahiret saadetinin yalnızca İslâmî terbiyeyle mümkün olduğunu vurgular. Modern hayatın kadını fıtratına aykırı bir şekilde şekillendirmeye çalıştığı; bunun da iç huzursuzluk, aile çözülmesi ve toplumsal yozlaşmaya sebep olduğu belirtilmiştir. Bediüzzaman’ın örnek verdiği Rusya misaliyle, terbiye-i diniyenin ne kadar hayati bir korunma kalkanı olduğu gösterilmiştir. Sonuç olarak, kadın için kurtuluş ve huzur; ancak İslâm’ın rahmetli ve fıtrî dairesinde mümkündür.