İzzetli Bir Duruş: Kadının Haysiyetini Korumak ve Kanaatle Yaşamak
İzzetli Bir Duruş: Kadının Haysiyetini Korumak ve Kanaatle Yaşamak
> “Hemşirelerim! Mahremce bu sözümü size söylüyorum: Maişet derdi için serseri, ahlâksız, Frenk-meşrep bir kocanın tahakkümü altına girmektense fıtratınızdaki iktisat ve kanaatle… kendinizi idareye çalışınız, satmaya çalışmayınız.”
(Lem’alar, 24. Lema)
*********
Zamanın akışıyla değişen hayat şartları, insanları kendi fıtratına zıt tercihlere mecbur bırakabiliyor. Özellikle kadınlar, geçim sıkıntısı, yalnızlık ya da toplumsal baskı gibi sebeplerle, hakikat ve haysiyet çizgisinden taviz verebiliyor. Bediüzzaman Said Nursî’nin bu uyarısı, sadece bir nasihat değil, aynı zamanda bir izzet manifestosudur.
Kadının İffeti, Ailenin Haysiyeti, Toplumun Şerefi
Bir milletin ahlak ve fazileti, kadınların taşıdığı iffetin derecesiyle doğru orantılıdır. Kadın, yalnızca bir eş, bir anne değil; toplumun ruhunu şekillendiren bir irade ve izzet timsalidir. Bu yüzden onun eğilmesi, sadece bir bireyin değil, bir milletin ruhen çöküşüdür.
İşte bu açıdan, geçim sıkıntısı bahanesiyle, ahlâksız ve dinden uzak bir erkeğin tahakkümünü kabul etmek; kadının kendi izzetine, fıtratına ve haysiyetine karşı işlediği bir zulüm olur. Bu, “bir lokma ekmek uğruna ruhu satmak” gibi bir bedel ödetir insana.
Fıtratın İlmine Dönüş: Kanaat ve İktisat
Bediüzzaman’ın dikkat çektiği “iktisat ve kanaat” kadının fıtratına yerleştirilmiş en büyük hazinedir. Köy kadınları gibi mütevazı bir şekilde kendi emeğiyle geçinmek, hem onurlu hem de İslamî ölçülerle daha üstündür. Böyle bir duruş, dışarıdan küçük görünse de iç dünyada sonsuz bir izzetin kaynağıdır.
Kadın, “evleneyim de her ne pahasına olursa olsun başımı sokacak bir yer bulayım” düşüncesine değil; “iffetimle yaşar, kanaatle ayakta dururum” duruşuna sahip olmalıdır. Çünkü gerçek saadet, rızada ve sabırda saklıdır.
Boşanma Kolaycılığı ve Toplumsal Çöküş
Günümüzde küçük bir anlaşmazlıkta hemen “mahkemeye gitmek, boşanmak” çözüm gibi sunulsa da, bu süreçlerin özünde bir aile felaketi, bir toplumsal çürüme yatar. Şeref-i millî ve haysiyet-i İslâmiyeyi koruyan, zorluklar karşısında kaçmak değil; sabırla, dua ile ve hikmetli yaklaşım ile çözüm üretmektir. Kadının fedakârlığı, bazen bir evi değil, bir nesli kurtarır.
Özet:
Bu makalede, Bediüzzaman’ın “maişet için ahlâksız bir kocanın tahakkümüne girmektense kanaatle yaşamak” şeklindeki uyarısı merkeze alınmıştır. Kadının haysiyeti, iffeti ve izzetinin korunmasının, sadece şahsi değil, toplumsal bir önem taşıdığı vurgulanmıştır. Meşru geçim yolları ve kanaat, kadının ruhunu korurken, aileyi ve toplumu da ayakta tutar. Keyfî boşanma eğilimlerinin İslami haysiyeti zedelediği belirtilmiş; sabır, dua ve ıslah gayretiyle aile huzurunun mümkün olduğu anlatılmıştır. İzzetli duruşun en büyük güç olduğu vurgulanarak, kadına iffetli bir özgürlük anlayışı sunulmuştur.