İlk Muallim: Bir Ümmetin Mektebi Olan Anne
İlk Muallim: Bir Ümmetin Mektebi Olan Anne
> “Evet, insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir.”
(Lem’alar, 24. Lema)
İnsan, dünyaya gözünü açtığında karşılaştığı ilk ses, ilk bakış, ilk tebessüm annesinindir. Ve o ilk temas, bir ömür sürecek karakterin ve kişiliğin ilk harflerini yazar insanın kalbine. Anne, yalnız bir bakıcı, yalnız bir şefkat kaynağı değil; bir mürebbi, bir öğretmen, bir medeniyet kurucusudur. Zira insanın en temel inançları, ahlâkî kodları, hayata bakışı ve vicdan terazisi, annesinin dizinin dibinde şekillenir.
Bediüzzaman Said Nursî, bu hakikati veciz şekilde şöyle ifade eder: “İnsanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir.” Bu cümle, anneliği bir biyolojik bağın ötesinde, ilâhî bir vazife olarak görmenin kapılarını aralar. Çünkü annenin kalbine yerleştirilen şefkat, sadece bir sevgi değildir; aynı zamanda fıtrî bir öğretmenliktir.
Anne: Şefkatin Şekillendirdiği Bir Mektep
Bir annenin çocuğuna bakışı, yalnızca bir sevgi değil; aynı zamanda bir öğretidir. Sabır, merhamet, nezaket, tevekkül gibi kavramlar çocuğa sözlerle değil; annenin hâl ve davranışlarıyla nakşedilir. Bu yüzden annelik sadece fizikî bir bakım değil, kalbî ve ruhî bir eğitimdir.
Bir çocuk, namazı ilk defa annesinin kıyama duruşunda hisseder. Sabretmeyi, annenin uykusuz gecelerinde öğrenir. Şefkati, annenin yorgun elleriyle tanır. İmanın kokusunu, annesinin Kur’ân okuyuşunda duyar.
Toplumun İlk Okulu: Anne Kucağı
Bugün insanlığın yaşadığı birçok krizin temelinde, evin ve annenin eğitim gücünün zayıflaması vardır. Modern hayat, kadını annelikten uzaklaştırmış, onu fıtratının dışındaki rollerle yormuştur. Halbuki bir toplumun kaderi, annesinin elinde şekillenir. Nitekim bir milletin geleceğini görmek isteyen, onun kadınlarına ve annelerine bakmalıdır.
Tarih boyunca büyük liderlerin, âlimlerin, mücahitlerin, münevverlerin arkasında, imanlı ve kararlı anneler vardır. Hz. Meryem’in annesi Hanne, Hz. Musa’nın annesi, İmam Şafiî’nin annesi, Ümmü Süfyan, Hz. Âmine… Her biri, bir insan değil; bir dava yetiştirmiştir.
Anne Olmak: İbretli Bir Mükellefiyet
Anneliği yalnızca duygusal bir aidiyetle değil, ilâhî bir sorumlulukla gören kadınlar; ümmetin yarınlarını inşa eden gerçek kahramanlardır. Bu sebeple bir kadının en yüce makamı, “üstad-ı evvel” olmaktır. Zira çocuk, ilk kıblesini annenin bakışlarında bulur.
Eğer anne, çocuğuna dünyayı değil, ahireti; serveti değil, takvayı; öfkeyi değil, sabrı öğretirse; işte o zaman nesiller düzelir, toplum huzur bulur.
Özet:
Bu makale, annenin insan üzerindeki derin etkisini ve anneliğin yalnız biyolojik değil, eğitim açısından ve manevi bir misyon olduğunu ele alır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle annenin birinci muallim oluşu, bireyin kişiliğini, toplumun geleceğini şekillendirmesi cihetiyle büyük önem taşır. Annelik, bir insanı değil; bir ümmeti yoğurabilecek kadar yüce bir makamdır. Bu nedenle annelik sorumluluğu, en ulvî öğretmenliktir.