Aile Cenneti Tehlikede: Sessiz Yıkımın Ardındaki Eller
Aile Cenneti Tehlikede: Sessiz Yıkımın Ardındaki Eller
> “İnsanın hususan Müslüman’ın tahassungâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır. Bu da mı bozulmaya başlamış…”
(Lem’alar, 24. Lema)
*******
İnsanın bu fani hayattaki en huzurlu, en sâkin, en derin limanlarından biridir aile. Özellikle Müslüman için aile, yalnızca bir ev değil; imanla yoğrulmuş, şefkatle örülmüş, sadakatle korunmuş küçük bir cennettir. Ancak bu cennet köşesi, uzun zamandır sinsice hedef alınıyor.
Bediüzzaman Said Nursî’nin feryadı, zamanımızı da tasvir eden derin bir teşhis taşıyor: Aile bozuluyor. Hem de planlı, bilinçli ve sistemli bir şekilde. Artık birçok dost, birçok insan, yuvasından şikayetçi. Eşler birbirine tahammülsüz, çocuklar ana babaya yabancı, sevgi yerini rekabete, şefkat yerini bencilliğe bırakmış. Sükûn bulmak için kurulan yuvalar, stresin ve kavganın merkezine dönüşmüş durumda.
Bu Yıkımın Sebebi: Sessiz Fakat Sinsi Bir Savaş
Bediüzzaman, gençleri sefahate sürüklemek için gizli komitelerin çalıştığını belirtir. Aynı şekilde, kadınları da yanlış yollara sevk eden perdeli faaliyetlerin yürütüldüğünü ifade eder. Bu komiteler; modernlik, özgürlük, kariyer, bireysellik gibi süslü kelimelerle kadını asli rolünden uzaklaştırmakta; onu anneliğin kutsiyetinden, iffetli eşliğin izzetinden ve mahremiyetin huzurundan koparmaktadır.
Kadın, aileyi ayakta tutan ana sütunudur. Bu sütun yıkıldığında sadece aile değil, nesil de, toplum da yıkılır. Şeytanî planlar bunun farkında olduğu için en çok bu noktayı hedef almıştır. Moda, medya, reklam, diziler, eğitim politikaları, hatta kimi zaman bazı sosyal kampanyalar; kadın üzerinden aile yapısına dolaylı savaş açmaktadır.
Ailenin Koruyucu Zırhı: İslâmî Terbiye ve Şuur
Bu sessiz yıkıma karşı en güçlü kale, İslâm’ın koyduğu edep, ahlâk ve aile esaslarıdır. İffet, sadakat, tesettür, karşılıklı sevgi ve saygı, aile içindeki rollerin sınırlarını netleştirir. Kadın annelikte yücelir, erkek sorumlulukla olgunlaşır. Böyle bir yapıda ne bencillik büyür, ne de ayrılıklar kolaylaşır.
Bu zırh zayıflatıldığında ise evler sığınak olmaktan çıkar; bir savaş alanına döner. Çünkü kadın ve erkek, aile içinde görev ve fıtratlarını kaybettikçe, birbirine rakip hale gelir. Ailede “biz” duygusu yok olur; “ben”ler çarpışmaya başlar.
Millet-i İslâm’a En Büyük Darbe: Aileden Vurmak
Bediüzzaman’ın “Bu millet-i İslâm’a bir dehşetli darbe, o cihetten geliyor.” sözleri, meselenin sadece bireysel bir problem değil, ümmetin bekâsını ilgilendiren bir tehdit olduğunu gösterir. Bir milleti çökertmenin en etkili yolu, aile bağlarını çözmektir. Çünkü sağlam aileler, sağlam bireyler; sağlam bireyler de güçlü toplumlar inşa eder.
Özet:
Bu makale, ailenin İslâm toplumundaki yerini ve aile kurumuna yönelik planlı saldırıları ele alır. Bediüzzaman’ın tesbitiyle, gençleri ve kadınları hedef alan gizli faaliyetlerin aile hayatını tahrip ettiği, bunun da toplumun geleceği için büyük bir tehdit olduğu vurgulanır. Kurtuluşun ise ancak İslâmî terbiye, ahlâk ve aile yapısına dönmekle mümkün olacağı ifade edilir. Aileyi korumak, yalnız bireysel huzurun değil, ümmetin de selametinin anahtarıdır.