Bir Günlük Dünya: Kabirden Dönüş Hakkı Olsaydı…
Bir Günlük Dünya: Kabirden Dönüş Hakkı Olsaydı…
“Kabirde yatanlara bir günlüğüne, bir ay ya da bir yıl dünyaya dönme izni verilseydi ne yaparlardı? Neyi isterlerdi? Ne için koşarlardı?”
Kabir, pişmanlıkların sessizce yankılandığı bir duraktır. Hayatın bittiği, hesap gününe kadar bekleyişin başladığı yerdir. Ama ya bir istisna olsaydı? Eğer kabirde yatanlara, Rabbimiz tarafından dünyaya bir süreliğine dönüş hakkı tanınsaydı?
Bir Günlük Dünya: Sadece 24 Saat
Eğer sadece bir gün verilseydi, o mevtalar sabah ezanında secdeye kapanırdı. Namazlarını gözyaşlarıyla eda eder, her secdede içlerini dökerlerdi. Hayattayken unuttukları bir yetimin başını okşar, bir ihtiyaç sahibine gizlice sadaka uzatırlardı. Belki de ellerinde sadece bir günlük zaman olduğunu bilerek en çok dua eder, en fazla istiğfar eden kişi olmaya çalışırlardı.
Bir tek kul hakkını ödemek için onlarca kilometre yürüyenler olurdu. “Beni affet, senden helallik istiyorum” diye diz çöken nice insan görürdünüz. Çünkü bilirlerdi ki, affedilmeden kabre dönmek, azabın yükünü taşımaktır.
Bir Aylık Dünya: 30 Günlük Hasat Zamanı
Eğer bir ay verilseydi, o mevtalar Kur’an’a sarılırlardı. Her sayfasında gözyaşı olurdu. Geceleri seccade ıslanır, sabahları istiğfarla başlardı. Oruç tutarlar, açlığın kıymetini bilir, nimetin değerini her lokmada hissederlerdi.
Ailelerini toplar, evlatlarına şefkatle nasihat eder, eşlerine “Hakkını helal et” der, komşularına ulaşır, geçmişi temizlemek için çırpınırlardı. Belki bir okula kitap alır, bir camiye gizli yardım ederlerdi. Her iyilikle “şimdi kabre dönersem bu yanımda gelsin” derlerdi.
Bir Yıllık Dünya: Hakiki Hayata Yatırım
Eğer bir yıl verilseydi, o mevtalar dünya işlerini değil, ahiret sermayesini artırmak için yaşarlardı. Lüks ev değil, bir garibin evi için çalışırlardı. Yeni araba değil, yetim bir çocuğun okul masrafı için ter dökerlerdi.
Belki bir vakıf kurarlar, bir Kur’an kursu inşa ederler, belki bir hapishaneyi ziyaret eder, bir genci intihardan döndürürlerdi. Her sabah “Bugün bana son verilen gün olabilir” diyerek yaşarlardı. Nefeslerinin her biri bir ganimet olurdu onlara.
Peki Biz? Henüz Hayattayken Ne Yapıyoruz?
Onlara verilmeyen o bir günü, o bir ayı, o bir yılı bizlere Rabbimiz her gün veriyor. Biz henüz hayattayız. Nefes alıyoruz. Affedilme şansımız, tevbe hakkımız, iyilik yapma imkânımız, namaza koşma fırsatımız var. Ama biz, mezardakilerin arzuladığı o şeyleri ne kadar önemsiyoruz?
Bugün secdeye varabiliyorsak, varalım. Bugün affedebiliyorsak, affedelim. Bugün sadaka verebiliyorsak, elimizi uzatalım. Çünkü yakında biz de “bir gün daha” diye yalvaranlardan olabiliriz…
Özet:
Bu makale, kabirde bulunanlara geçici bir süreliğine dünyaya dönme izni verilseydi, neler yapacaklarını hayalî ve ibretli bir anlatımla işler. Bir gün, bir ay ve bir yıl gibi sürelerde mevtaların öncelikle namaz, tevbe, sadaka, kul hakkı, Kur’an tilaveti ve ahiret için amel gibi değerlere odaklanacakları vurgulanır. Asıl amaç, hayatta olan okuyuculara, henüz ellerindeyken bu fırsatların kıymetini bilmeleri gerektiğini hatırlatmaktır. Ölümden ibret alınmalı, hayatın her nefesi ahirete yatırım olarak değerlendirilmelidir.