Tesadüfün Perdesi: Kudretin Nakşını Görmezden Gelen Aklın İflası.

Tesadüfün Perdesi: Kudretin Nakşını Görmezden Gelen Aklın İflası.

“Pek çok mucizatlı bir usta, bir tırnak kadar bir odun parçasından yüz okka muhtelif taamları, yüz arşın muhtelif kumaşları yapsa; bir adam o odun parçasını gösterip dese: “Bu işler tabii ve tesadüfî olarak bundan olmuş.” O ustanın harika sanatlarını, hünerlerini hiçe indirse; ne derece bir hamakat (ahmaklık) ve dalalette (sapıklıkta) bir hurafe ve hezeyan (saçmalık) olduğu anlaşılır.”

Bediüzzaman Said Nursî (R.A) — Emirdağ Lâhikası-2, s. 122

*******

Bir tırnak kadar bir çekirdek düşünün. Bu küçücük odun parçası, toprağa gömüldüğünde bir fabrika gibi çalışır. İçinden yüzlerce farklı meyve, tat, renk, koku ve desen fışkırır. Üstelik her biri özenle dizayn edilmiştir; portakalın kabuğu koruyucu, çekirdeği istikbali taşır; nar taneleri bir estetik harikasıdır. Elma başka bir tat, üzüm başka bir şifa olur. Bu muazzam sanatın arkasında irade, ilim, kudret ve kasıt açıkça görünür. Fakat bir adam çıkar, bu mucizevî tabloya bakar ve der ki: “Bunlar tabiatın işi, tesadüfen olmuş…”

İşte burada akıl iflas eder. Zira en basit bir sanat bile bir sanatkârı gerektirirken, kainatın en küçücük köşesindeki bir yaratılışı bile ustasız, kasıtsız, sahipsiz zannetmek; yalnızca ilmi değil, insafı da reddetmektir.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle, bir marangoz bir tahta parçasından yüz çeşit elbise, yüz çeşit yiyecek yapsa; bunu gören herkes hayran olur ve sanatkârı över. Ama biri çıkıp bu işleri o tahta yaptı derse, aklî melekelerini kaybetmiş sayılır. Aynı şekilde, Cenab-ı Hak koca kâinat fabrikasında küçücük çekirdeklerden ağaçlar, meyveler, çiçekler yaratırken; bu harika sanatları kör bir tesadüfe ve bilinçsiz bir tabiate vermek, sadece cehalet değil, aynı zamanda bir nankörlüktür.

Zira kudretin eseri olan her şey, bir mühür taşır: birliği, kastı, düzeni ve maksadı gösterir. Her meyve, her yaprak, her hücre bir mektup gibidir; sahibi adına konuşur, onu tanıtır, onu över.

Modern insan ise bilgiyle doymuş, ama hikmetten mahrum kalmıştır. Her şeyin sebebini araştırmakta, fakat o sebeplerin ötesinde olan kudreti görmek istememektedir. Tesadüf, onun için bir kaçış noktasıdır; ama hakikate göz yummak, sadece kalbin değil, aklın da zulmetidir.

Bugünün dünyasında teknolojiyle yaratılışın sırları çözüldükçe, aslında her şeyin ne kadar ince hesaplarla yapıldığı daha da net görülmektedir. DNA sarmalından galaksi sistemlerine kadar her yapı, bir iradeye, bir plana, bir sanata işaret eder. Kısacası, kâinatı inkâr eden değil, anlamayanlar; tabiatı tanrılaştıran değil, tabiata kör olanlar kaybetmektedir.

Özet:

Bu makalede, Bediüzzaman Said Nursî’nin temsilî anlatımı üzerinden, yaratılıştaki sanat ve hikmetin tesadüfle açıklanamayacağı vurgulanmıştır. Kainattaki düzenin, kudretli bir sanatkârın varlığına işaret ettiği; tesadüf ve tabiat iddialarının ise akıl ve hikmete ters düştüğü ortaya konmuştur. İnsanlık, modern bilgiye rağmen hâlâ bu kudretin farkına varmadıkça, sadece gözleriyle değil, kalpleriyle de kör kalacaktır.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 20th, 2025