KIYAMETİN GÖLGESİNDE: KUR’ÂN’DA ANLATILAN SON SAHNELER

KIYAMETİN GÖLGESİNDE: KUR’ÂN’DA ANLATILAN SON SAHNELER

“Ey insanlar! Rabbinizin azabından sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir.”
(Hac, 1)

İnsanın en büyük gafleti, kalıcılığa dair kurduğu hayallerdir. Oysa Kur’ân, ısrarla ve defaatle hatırlatır: Bu dünya, bir sınav salonu; hayat, geçici bir misafirliktir. Ve bir gün gelecek, bütün perdeler kalkacak, hakikatin kendisi apaçık ortaya çıkacaktır. İşte o güne, Kur’ân “Yevmü’l-Kıyâme”, yani “Ayağa Kalkış Günü” der. Her şeyin alt üst olacağı o gün, Kur’ân’ın en çarpıcı anlatımlarıyla tasvir edilmiştir.

  1. Kâinatın Çöküşü: Kozmik Sarsıntı ve Bozulma

(Tekvîr, İnfitar, Zilzâl, Tekvir, İnşikâk)

Kur’ân’da kıyametin ilk safhası, kâinatın düzeninin bozulmasıyla başlar. Güneş dürülür, yıldızlar dökülür, dağlar yürütülür, denizler kaynatılır:

> “Güneş dürüldüğü zaman, yıldızlar döküldüğü zaman, dağlar yürütüldüğü zaman…”
(Tekvîr, 1-3)

Bu ayetler, sadece fizikî bir çöküşü değil, dünyanın düzeniyle birlikte insanın alışkanlıklarının, güvenlik düşüncesinin ve kibirli istikrar hayalinin de sonunu ilan eder. Çünkü Kur’ân, kıyameti bir korku filmi gibi değil, bir uyanış çağrısı olarak sunar.

  1. Sûr’un Üfürülmesi: İlâhî Emirle Gelen Felâket
    (Zümer, 68; Kehf, 99)

> “Sûr’a üflenir; göklerde ve yerde olanlar baygın düşer…”
(Zümer, 68)

Sûr, İsrafil’in üflemesiyle başlayan ilâhî infilaktır. Birinci üfürüşte hayat sona erer; ikinci üfürüşle ise mahşer hayatı başlar. Bu sahne, ölümün mutlaklığına ve dirilişin kesinliğine işaret eder. İnsan, bir anda sahip olduğu her şeyden koparılır. Ne mal, ne makam, ne de sığınak kalır.

  1. İnsanların Kaçışı ve Şaşkınlığı
    (Abese, 33-37; Meâric, 10-14)

> “O gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.”
(Abese, 34-36)

İnsanın en güçlü duygusu olan “aile bağı” bile o gün çözülür. Çünkü herkes, kendi derdine düşer. Yeryüzü titrer, gökyüzü parçalanır, kalpler korkuyla titrer. Kur’ân’ın bu sahneleri, insanın yalnızlığı ve acziyetini gözler önüne serer.

  1. Amel Defterleri ve Hesap Sahnesi
    (İsrâ, 13-14; Kâf, 18; İnşikâk, 7-12)

Kur’ân, insanların dünyada yaptıkları her şeyin kayıt altına alındığını bildirir:

> “İnsan, ne söylediyse yanında hazır bir gözetleyici vardır.”
(Kâf, 18)

O gün, defterler açılır, eller ve ayaklar şahitlik eder. İnkâr edenler defterlerini görünce:

> “Eyvah bize! Bu nasıl kitapmış? Küçük büyük hiçbir şeyi bırakmamış, hepsini sayıp dökmüş.”
(Kehf, 49)
derler. Bu sahne, mutlak adaletin ve eksiksiz muhasebenin ilanıdır.

  1. Terazi ve Mîzan: Adaletin Hassas Ölçüsü
    (A’râf, 8-9; Enbiyâ, 47)

Kıyamet, sadece korku değil; aynı zamanda adaletin tecelli ettiği gündür. Zerre kadar iyilik de, kötülük de tartılır:

> “Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür, kim zerre kadar şer işlerse onu da görür.”
(Zilzâl, 7-8)

Bu ölçüm, hem hakkın üstünlüğünü hem de insanın sorumluluğunu vurgular. Küçük görüp unuttuğumuz nice söz ve davranış, o gün karşımıza dikilecektir.

  1. Cennet ve Cehennemle Karşılaşma
    (Şems, 7-10; İnşikâk, 13-15; Gâşiye, 1-16)

O gün, insanlar iki gruba ayrılır. Mutlular ve yüzleri asılmışlar… Kur’ân bu ayrımı hem psikolojik hem de fiziki tasvirlerle anlatır:

> “O gün bazı yüzler aydınlıktır, Rablerine bakar. Bazı yüzler ise asıktır, bel kırıcı bir azabı bekler.”
(Kıyâme, 22-25)

Cehennem sahneleri yakıcı, ürkütücü ve sarsıcıdır. Cennet ise gölgelikler, pınarlar, rızalar ve ebedî saadetle tasvir edilir. Böylece Kur’ân, kıyameti sadece bir yıkım değil, aynı zamanda bir ayrışma ve ebediyet kapısı olarak sunar.

SONUÇ: KIYAMET, GELECEK DEĞİL, HAKİKATTİR

Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan kıyamet sahneleri, sadece korkutmak için değildir. Korku, ibret, tefekkür ve yöneliş içindir. Kur’ân, insanı dehşetle sarsar, ama ardından merhametle çağırır:

> “Geri dönmeden önce dön!”
Kıyamet, insanı tevbe etmeye, hesabı unutmamaya ve dünyanın geçiciliğini idrak etmeye çağırır.

Kur’ân, kıyameti büyük bir kopuş olarak değil, hakikatin ortaya çıkışı olarak anlatır. Zira o gün, perdeler kalkacak, herkes gerçeği bütün çıplaklığıyla görecektir. Asıl mesele, o gün için bugünden hazırlanabilmektir.

ÖZET

Kur’ân-ı Kerîm, kıyameti çok yönlü bir şekilde anlatır. Güneşin dürülmesi, dağların yürütülmesi, sûra üflenmesiyle hayatın sona ermesi, insanların şaşkın ve yalnız hali, amel defterlerinin açılması ve adaletin terazide ortaya çıkması bu sahnelerin bazılarıdır. Kıyamet, Kur’ân’da hem korkutucu hem de düşündürücü bir gerçekliktir. Cennet ve cehennemle nihayetlenen bu süreç, aslında insanın dünya hayatındaki imtihanının sonuçlanma anıdır. Kur’ân bu anlatımlarla, insana tevbe, teslimiyet ve ahiret bilinci kazandırmayı hedefler.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 20th, 2025