BAĞIRSAK TEMİZLİĞİNDEN HÜCRE YENİLENMESİNE: BİR MİLLETİN TAZELENME YOLCULUĞU
BAĞIRSAK TEMİZLİĞİNDEN HÜCRE YENİLENMESİNE: BİR MİLLETİN TAZELENME YOLCULUĞU
Bazen bir beden hastalanır. Sancılar başlar; mide bulanır, bağırsaklar arızaya uğrar. Vücut, içindeki zehri atmak ister. İstifrağ eder. Kimi zaman bu süreç acı vericidir; ama kurtuluşun da ilk işaretidir. Temizlenmeden, arınmadan, iyileşme olmaz. Türkiye de üç yüz yıldır benzer bir süreci yaşıyor. Bu bir milletin iç muhasebesidir. Tarihin, kültürün ve inancın köklerinden uzaklaşmanın, yabancı reçetelere mahkûm olmanın ve kendi cevherine yabancılaşmanın sonucu bir mide zehirlenmesidir bu.
Bir Zehrin Hikâyesi:
Osmanlı’nın son demlerinden itibaren başlayan, Batı’yı taklit ederek kendini kurtaracağına inanan zihniyet, aslında kendi bedenine yabancı ilaçlar zerk etti. O ilaçlar geçici ferahlık sağladı belki, ama uzun vadede bağışıklık sistemini çökertti. Dinini unutan, tarihine burun kıvıran, kendi medeniyet tasavvurunu inkâr eden bir toplum çıktı ortaya. Bu, zehrin yavaş yavaş yayılmasıydı. Bugün yaşadığımız sancılar; kültürel kargaşa, kimlik bunalımı, toplumsal çözülme işte bu zehrin vücuttan atılmak istenmesinin belirtileridir.
İstifrağ Gerekir, Ama Usulüyle:
Bir hasta nasıl ani ve sert müdahalelerle değil; bilinçli, kontrollü ve doğru zamanda yapılan tedavilerle iyileşirse, bir milletin de kendini arındırması “sühuletle, sükûnetle ve müsbet hareketle” olmalıdır. Bağırsak temizliği bir zorunluluktur; ama bu süreçte faydalı bakterileri öldürmemek gerekir. Toplumun yapıcı damarları, hâlâ yaşayan değerleri vardır. Onları koruyarak, zararlı unsurları ayıklayarak bir yenilenme mümkündür.
Hücre Değişimi:
Bir temizlik yetmez; asıl ihtiyaç, hücre yenilenmesidir. Yeni nesil, sadece geçmişin mirasını devralan değil; onu anlayan, hazmeden ve yeniden yorumlayan bir şuurla yetişmelidir. Bediüzzaman Said Nursî’nin “Müsbet hareket” anlayışı burada temel bir ilkedir. Şikâyetle, yıkımla, nefretle değil; dua ile, tefekkürle, sabırla ve yapıcı gayretlerle bu millet kendi cevherini yeniden ortaya çıkarabilir. Hakiki medeniyet, ancak böyle doğar.
Yenilenmenin İmanı:
Bu yenilenme sadece aklî değil, imanî bir harekettir. Kalbin temizlenmesi, nefsin tezkiyesi, aklın aydınlanması ile gerçekleşir. Ahlaki çöküntüyü ancak imanla, adaletle, ihlasla aşabiliriz. Yeni hücreler bu ruhla doğarsa, beden sağlıklı olur. Ve o zaman millet, kendi cevheriyle dirilir, şahlanır.
ÖZET:
Bu makale, Türkiye’nin son üç asırdır geçirdiği medeniyet krizi ve kimlik buhranını “mide zehirlenmesi” ve “bağırsak temizliği” metaforlarıyla ele alıyor. Taklitçi ve köksüz yönelimlerin milleti zayıflattığı, şimdi ise kontrollü ve hikmetli bir iç arınma ve hücre yenilenmesi sürecine ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor. Bu yenilenmenin ancak müsbet hareket, imanî derinlik ve yapıcı bir kültürel bilinçle sağlanabileceği ifade ediliyor. Makale, şikâyet yerine çözüm üreten bir diriliş çağrısıdır.