Şikayet Makamına Giden Çocuklar: Bekliyor musunuz?
Şikayet Makamına Giden Çocuklar: Bekliyor musunuz?
Gazze…
Tozun, dumanın, kanın ve gözyaşının birbirine karıştığı mazlum bir belde.
Ve o beldede, on binlerce çocuk…
Yaralı oyuncakları, yıkılmış duvarları, aç karınları ve donuk bakışlarıyla,
Birer birer toprağa düşen yıldızlar gibi
sessizce şehadet makamına yürüdüler.
Ama onlar sadece şehit olmadılar.
Onlar birer şikayetçi oldular.
Başta İsrail olmak üzere,
suskun kalan ümmetten,
duyarsız insanlıktan,
vicdanını tüketmiş küresel düzenden,
sorgusuz sualsiz boyun eğen sistemden davacı oldular.
Dediler ki:
> “Bizi füzelerle vuranları zaten tanıyorsunuz.
Ama o füzenin karşısında bir kalkan olamayan sizleri de tanıyacağız.”
“Bizi göz göre göre açlığa mahkum edenlere ‘medenî’ deyip,
yüz çevirenler siz değil miydiniz?”
“Dualarınızla bile gelmeye çekindiğiniz savaş meydanında,
bizim cesetlerimiz yere düştü;
ama siz kalbinizi bile kaldıramadınız.”
“Bizi taşla, kaşla, gözle değil;
sessizliğinizle öldürdünüz.”
Ve sonra döndüler, göğe yükseldiler.
Meleklerin omuzlarında, şehadet çiçekleriyle…
Ama giderken bir şey sordular:
“Bekleyin mi?”
“Bekleyelim mi?”
“Neyi bekleyelim?”
Yeni bir saldırı mı?
Yeni bir soykırım mı?
Daha kaç çocuğun ölmesi gerekiyor vicdanların uyanması için?
Oysa bekleyecek bir şey kalmadı.
Vicdan beklemez.
İman beklemez.
Hakikat beklemez.
Mazlumun ahı göklere yükselmişse, orada bekleyiş değil, hesap vardır.
Bekleyenler Değil, Uyandıranlar Kurtarır
Müslümanlar artık bekleyemez.
Zira susmak, zulmü kabul etmektir.
Ertelemek, zalimi cesaretlendirmektir.
Sadece İsrail değil,
onun arkasındaki suskun güçler,
dilsiz Şark, sağır Batı ve
dirilmemiş İslam dünyası da bu suçun gölgesindedir.
Bir çocuk ağlıyorsa, bütün dünya susmalıdır.
Ama burada, dünya sadece sustu;
vicdanını da gömdü.
Gazze, hepimize ayna tuttu.
Mazlumlar, mahşer günü sadece zalimleri değil,
suskunları da teşhis edecek.
ÖZET:
Bu makale, Gazze’de şehit edilen on binlerce çocuğun manevi şikayetini dile getirerek; sadece zalim İsrail’i değil, sessiz kalan Müslümanları ve insanlığı da sorgulamaktadır. Artık “bekleyelim mi?” sorusunun geçerli bir cevabı kalmamıştır. Çünkü zulmün bu kadar açık olduğu bir çağda, sessizlik ortaklıktır. Makale, ümmetin artık uyanması, duyarsızlıktan kurtulması ve sadece izleyen değil, ayağa kalkan bir şahitliğe yönelmesi gerektiğini vurgular.