İNKÂRIN AKIL TUTULMASI: SANATI GÖRÜP SANATKÂRI REDDETMEK
İNKÂRIN AKIL TUTULMASI: SANATI GÖRÜP SANATKÂRI REDDETMEK
Dünyada en şaşılacak bir şey varsa oda Allah’ı inkardır.
Hele birde Allah’ın sanatını onun inkarı yolunda delil gösterip, yokluğunu isbat etmeye çalışmak inkarcılığın en aşağı durumudur.
Oysa her sanat sanatkârı gösterip varlığına bir değil, bir çok yönle delil olurken, sanat adına sanatkârı reddetmek cehaletin en karanlık halidir.
Zira;”Küfür yolunda yürümek, buzlar üzerinde yürümekten daha zahmetli ve daha tehlikelidir.
İman yolu ise, suda, havada, ziyada yürümek ve yüzmek gibi pek kolay ve zahmetsizdir…” denilmiştir.
*******
İnsanoğlu görür, düşünür, değerlendirir ve bir neticeye ulaşır. Bu onun fıtratında vardır. Ne var ki bu yolculuk bazen nefsin ve vehmin karanlıklarında şaşırtıcı bir hâl alır. İşte Allah’ı inkâr da böyle bir akıl tutulmasının, böyle bir manevi körlüğün neticesidir. Zira en açık hakikatin inkârı, sadece cehaletin değil, aynı zamanda inat ve gururun da bir eseridir.
Bir insan düşünelim… Elinde bir tablo var. Renkler mükemmel, çizgiler ölçülü, oran ve ahenk kusursuz. Tablonun bir sanatkârı olduğunu inkâr edip, “Bu boya lekeleri kendi kendine oluştu” dese, onun aklından şüphe edilir.
Bir başka adam düşünelim, saatini eline almış, içindeki dişlilerin düzenine hayran olmuş; sonra da bu saatin ustasız var olduğunu iddia etmiş. Bu sadece akıl değil, vicdan ve iz’anın da iflasıdır.
Halbuki şu âlem, ilahi bir sanat galerisidir. Her zerresi hikmetle dokunmuş, her varlık ince bir dengeyle yaratılmıştır. Gözümüzü açtığımızda gördüğümüz her şey; yıldızlar, çiçekler, rüzgârlar, hayvanlar, insanlar… hepsi Yaratıcı’nın mühürleriyle doludur. Ve her mühür, mührün sahibini gösterir.
Ne var ki modern inkârcılık, bu sanatı alıp onun sahibini inkâr etme garabetine düşmüştür. DNA’yı inceler, hayran kalır, ama onu kodlayanı görmez. Evrendeki düzeni keşfeder, büyülenir, ama düzenleyeni yok sayar. İşte bu, insanlığın en hazin trajedisidir: “Sanatı görüp sanatkârı reddetmek.” Hem de bu sanatı, sanatkârı inkâr için kullanmak… Bu durum, aklın ve kalbin en çetin buhranıdır.
Küfür, yani inkâr; öyle kolay bir yol değildir. Sürekli inkâr etmeye çalıştığınız varlık, her an karşınıza çıkar. Aldığınız nefeste, içtiğiniz suda, çocuğunuzun tebessümünde, ölümün sessizliğinde… Her şey, her hâl ve her an sizi Allah’a götürürken, bunların hepsine göz yummak ve hâlâ “yoktur” diyebilmek; işte bu, buzlar üstünde yürümekten daha zordur. Her adımda kaymaya mahkûm bir yürüyüştür bu. Her soruda çöken bir şüphedir.
İman ise tam tersine, suda yürümek gibidir. Hatta havada uçmak kadar rahattır. Çünkü imanda her şey yerli yerindedir. Varlık anlamını bulur, hayat hikmetle dolar, ölüm bile mana kazanır. İman eden kişi, gördüğüne inanır, inandığına güvenir, güvendiğiyle huzur bulur. İnkârcı ise görse bile inanmaz, çünkü inansa dünya görüşü çökecektir. Yani inkâr bir savunma değil, bir kaçıştır aslında.
İnkâr edenin kalbi daralır, vicdanı taş kesilir. Her gerçeği susturmak zorunda kalır. Gözlerini, kulaklarını ve kalbini kendi eliyle mühürler. İşte bu yüzden Kur’ân der ki: “Onlar, hakkı inkâr ettiklerinde, gözleri kör, kulakları sağır, kalpleri katı olur.” Çünkü gerçeklerle yüzleşmek, hesap vermeyi gerektirir; oysa inkâr, hesap vermekten kaçanların sığınağıdır.
Sonuç olarak; Allah’ı inkâr, sadece bir inançsızlık değil, büyük bir akıl ve vicdan tutulmasıdır. Ve bu tutulma ne yazık ki çağımızın salgın hastalığıdır. Oysa her şey, ama her şey, O’nu haykırmakta, O’nu göstermektedir. Görmek istemeyen gözler için değil, ama hakikati arayan gönüller için bu kâinat, apaçık bir kitap gibidir. Yeter ki okuyacak bir kalp olsun…
ÖZET:
Bu makale, Allah’ı inkâr etmenin ne kadar mantıksız ve tutarsız olduğunu vurgular. Evrenin ilahi bir sanat eseri olduğunu, her şeyin Allah’ın varlığına ve birliğine işaret ettiğini ifade eder. Sanatı görüp sanatkârı inkâr etmenin cehaletin ötesinde bir körlük olduğunu belirtir. Küfür yolunun zorluğu ve tehlikesi ile iman yolunun huzur ve kolaylığı karşılaştırılır. Son olarak, inkârın bir kaçış, imanın ise bir teslimiyet olduğu ifade edilir.