İMAN VARSA HER ŞEY HOŞTUR

İMAN VARSA HER ŞEY HOŞTUR

“Madem iman gibi hadsiz derecede kıymettar bir nimet bizde vardır; ihtiyarlık da hoştur, hastalık da hoştur, vefat da hoştur. Nâhoş bir şey varsa o da günahtır, sefahettir, bid’atlardır, dalalettir.” (26. Lema)

*****

İnsan, acizdir. Zayıftır. Her an musibetlerle, hastalıklarla, ayrılıklarla, ihtiyarlıkla yüzleşir. Dünya hayatı; gözyaşıyla, endişeyle, ölümle sürekli burun burunadır. Ancak bütün bu karanlık manzaraların ortasında bir nur parlar: İman.

Bediüzzaman Hazretleri bu nuru öyle tarif eder ki, insanın kaderine sevgiyle bakmasını sağlar:
“Madem iman gibi hadsiz derecede kıymettar bir nimet bizde vardır; ihtiyarlık da hoştur, hastalık da hoştur, vefat da hoştur.”

Bu ifadede bize öğretilen çok derin bir hakikat vardır: İman, hayatı anlamlı kılan yegâne sermayedir. O varsa her şey yerli yerindedir. O yoksa en güzel şeyler bile azap olur.

İhtiyarlık: Bir Yıkım Değil, Bir Tezhiptir

İman gözüyle bakıldığında ihtiyarlık, bir çöküş değil, bir kemâl yolculuğudur. Gençlikte geçici güzellikler, yaşlılıkta yerini kalıcı tefekkürlere bırakır. Ruh, asıl vatanına yaklaşır. Zamanın süsleri silinirken, hakikatin çehresi belirginleşir. İman varsa, ihtiyarlık yüzü asmak değil, yüzü Rabbine çevirmektir.

Hastalık: Azap Değil, Arınmadır

İmansız bir bakışla hastalık, korkunç bir musibettir. Ama iman nazarıyla o, günahların silinmesine vesile, sabrın ve şükrün derecesini artıran bir terfi vesilesidir. Hasta yatağında çekilen her sıkıntı, sabırla karşılanırsa ebedî bir ecir olur. Hastalık, ruhun temizlenmesidir; cismin yorulması, ruhun parlaması içindir.

Vefat: Son Değil, Başlangıçtır

İmanla bakıldığında ölüm, bir karanlık tünel değil; sevdiklere, Rahmet’e ve ebedî hayata açılan bir kapıdır. Allah’a kavuşma vuslattır, kabir ise berzah âlemine açılan bir misafirhanedir. Vefat, bir son değil, müminin beklediği asıl başlangıçtır. Bu yüzden iman varsa ölüm bile hoştur.

Nâhoş Olan: Günah, Dalalet ve Bid’atlerdir

Eğer bir şey gerçekten korkunç ve acı ise, o da günahların ağırlığıdır. Çünkü günah, insanın ruhunu ezer, vicdanını karartır. Sefahat, dünya süslerini hakikatin önüne geçirir ve insanı gaflete sürükler. Dalalet ise kalbi manevî karanlığa gömer, insanı ahiret yolundan çıkarır. İşte bu yüzden Bediüzzaman, “nâhoş bir şey varsa o da günahtır” diyerek hakiki düşmanı işaret eder.

İman varsa her şey güzelleşir. Dertler anlam kazanır, musibetler sabırla taçlanır, ölüm bile şeb-i arûs olur. Ama iman yoksa, dünya cennet olsa bile cehennem gibi gelir. Çünkü imansız bir gönül, sonsuzluk arzusuyla yanarken fanilik içinde boğulur.

ÖZET:

Bu makalede, 26. Lema’da geçen “İman varsa ihtiyarlık da, hastalık da, vefat da hoştur” cümlesi üzerine tefekkür edilmiştir. İman, hayatın zorluklarını anlamlı ve hikmetli kılar. İhtiyarlık, kemâl yolculuğudur; hastalık, arınmadır; ölüm ise vuslattır. Asıl nâhoş olan ise günah, bid’at ve dalalettir. Çünkü onlar insanı karanlığa sürükler. İman, her şeyin mahiyetini değiştirir; azabı rahmete, korkuyu güvene dönüştürür.

 

Loading

No ResponsesMayıs 17th, 2025