Zincirler Kırılıyor: İslam’ın Şahlanışı ve Maddî Terakkinin Manevî Dirilişe Kapı Aralayışı.

Zincirler Kırılıyor: İslam’ın Şahlanışı ve Maddî Terakkinin Manevî Dirilişe Kapı Aralayışı.

“Ve   bu   zamanda   ila-yı   kelimetullah   maddeten   terakkiye   mütevakkıftır.   Medeniyet-i   hakikiyeye   girmekle   ilâ-yı   kelimetullah edebiliriz.” Hutbe-i Şâmiye, s.32.
Maneviyatın önündeki maddi bağ kalkmakta ve Türkiye’nin dolayısıyla İslam’ın şahlanışı başlamaktadır.
Üç yüz yıllık ve özellikle yüz yıllık bağlar ve prangalar çözülmektedir.
Maniler defolmakta, İslam güneşinin önündeki kara perdeler kalkmaktadır.

*******

Bediüzzaman Said Nursî’nin yaklaşık bir asır önce dile getirdiği “İ’lâ-yı kelimetullah maddeten terakkiye mütevakkıftır” hakikati, bugün daha berrak şekilde görünmektedir. Maddî ilerleme, teknoloji ve medeniyetin İslam’ın yüceltilmesine bir araç kılınması, geçmişte zincirlenmiş bir medeniyetin yeniden dirilişinin anahtarı olmuştur. Asırlardır üzerimize örtülmüş cehalet, sefalet ve esaret perdeleri birer birer kalkarken, bu uyanışın arkasında hem tarihi bir derinlik hem de geleceğe dair büyük bir müjde vardır.

  1. Üç Asırlık Sessizlik: Zincirlerle Uyutulan Bir Medeniyet

Osmanlı’nın son dönemlerinden başlayarak, İslam dünyası üç asırlık bir geri çekilmenin, içe kapanmanın ve dış müdahalelerin gölgesinde yaşamıştır. Batı’nın maddî terakkisi karşısında kendi öz değerlerini sorgulayan, hatta aşağılık kompleksine kapılan bir ümmet meydana gelmişti. Medrese gerilemiş, ilim durağanlaşmış, fikir donmuştu.

Bu geri kalış yalnızca teknik değil; zihnî ve ruhî bir işgalin neticesiydi. Yabancılaşma, taklitçilik ve kimlik bunalımı İslam toplumlarını içten içe çürütmüştü. Bediüzzaman tam bu esnada seslenmişti:

> “İ’lâ-yı kelimetullah maddeten terakkiye mütevakkıftır.”

Çünkü çağın dili artık güç, teknoloji, üretim ve bilgi idi. İslam hakikatleri elbette ebedidir, ama o hakikatlerin insanlara ulaştırılma yolları çağın şartlarına göre şekillenmelidir.

  1. Maddî Terakki: Aracın Hakk’a Hizmet Eder Hale Gelmesi

Maddî ilerleme, İslam’ın yüceltilmesinin rakibi değil, aracıdır. Bugün internet, yapay zekâ, iletişim ve ulaşım teknolojileri; Kur’ân’ın mesajının yeryüzüne daha hızlı ulaşmasına hizmet etmektedir. Eskiden bir hakikati yaymak için yıllar harcanırken, bugün bir video, bir makale milyonlara ulaşabilmektedir.

Müslümanlar bu teknolojiyi ve gelişmeyi dışlamadıkça, ona maneviyatı yükledikçe, maddi terakki, manevî bir inkılâba zemin hazırlamaktadır. Bu, Bediüzzaman’ın “medeniyet-i hakikiye” dediği şeydir. Batının zulmüne, sömürüsüne değil; adaletine, bilimine ve insanlığa hizmet eden yönüne yönelmek.

  1. Zincirler Çözülüyor: Yeni Bir Baharın Ayak Sesleri

Bugün Türkiye başta olmak üzere İslam dünyasında büyük bir zihnî uyanış yaşanmaktadır. Kimliğinden utanmayan, aksine onunla gurur duyan, geçmişle barışık, geleceğe umutla bakan bir nesil yetişiyor. Sekülerleşmenin kör kuyularından çıkan birçok gencin Kur’ân’a ve sünnete yönelmesi; asırlardır üzerimize örtülen perdeyi yırtmakta.

Özellikle son yüz yıldır süregelen yasaklar, inkârlar ve baskılar, artık tarihin çöplüğüne atılıyor. Din; sadece camide değil, sokakta, medyada, okulda ve teknolojide yerini almaya başlıyor. İslam’ın yeniden gündem olması, Batı’ya öykünmenin değil; kendi benliğini kuşanmanın bir tezahürüdür.

  1. Türkiye’nin Misyonu: Hilâlin Sesi Yeniden Yükseliyor

Bediüzzaman’ın “İslam’ın merkezi Anadolu’dur” şeklindeki vurgusu bugün daha anlamlıdır.
“Biz, imanı kurtarmak ve Kur’ân’a hizmet için, Mekke’de olsam da buraya gelmek lâzımdı. Çünkü, en ziyade burada ihtiyaç var. Binler ruhum olsa, binler hastalıklara müptelâ olsam ve zahmetler çeksem, yine bu milletin imanına ve saadetine hizmet için burada kalmaya Kur’ân’dan aldığım dersle karar verdim ve vermişiz.” (Bk. Emirdağ Lâhikası-I, 145. Mektup.)

Türkiye, coğrafi olarak üç kıtanın kesişiminde, tarihi olarak üç kıymetli mirasın (Selçuklu-Osmanlı-İslam) taşıyıcısıdır. Bugün Türkiye’de yaşanan manevi diriliş, İslam âlemi için bir işaret fişeği mahiyetindedir.

Bu topraklarda yeniden yükselen ezan sesi, çağdaş tekniklerle yapılan tebliğ çalışmaları, dijital vaazlar, Kur’ân uygulamaları ve manevi sohbetler; Hz. Peygamber’in çağrısını yeni bir lisanla yeryüzüne taşımaktadır.

Sonuç: Maddeden Mânevîliğe Açılan Bir Kapı

Artık maddi terakki maneviyata engel değil, onun taşıyıcısıdır. Maddî bağlar çözüldükçe ruh zincirlerinden kurtulmaktadır. Bediüzzaman’ın asır öncesinden haykırdığı hakikatler bugün ete kemiğe bürünmektedir.

Müjde yakındır. Zira güneşin doğuşunu kimse engelleyemez. Kara perdeler dağılıyor, zihinler aydınlanıyor, zincirler kırılıyor. Bu şahlanış; sadece Türkiye’nin değil, bütün bir ümmetin yeniden dirilişi olacaktır. Yeter ki biz, terakkiyi doğru anlayalım, teknolojiyi Hakk’ın hizmetine verelim, kalbimizi Kur’ân’a mühürleyelim.

Özet

Bu makalede, Bediüzzaman Said Nursî’nin “İ’lâ-yı kelimetullah maddeten terakkiye mütevakkıftır” sözünden hareketle İslam dünyasının yeniden dirilişi ele alındı. Üç asırlık geri çekilmenin ardından, maddî gelişmelerin artık maneviyata engel değil, onun taşıyıcısı olduğu vurgulandı. Türkiye’nin İslam dünyasındaki öncü rolü, prangaların çözülüşü ve İslam güneşinin yeniden parlayışı tarihi ve güncel örneklerle işlendi. Bu şahlanışın; imanın, bilginin, teknolojinin ve iradenin birleşimiyle mümkün olacağı belirtildi.

 

Loading

No ResponsesMayıs 16th, 2025