FANİDEN BAKİYE: HAYATIN GERÇEK KIYMETİ
FANİDEN BAKİYE: HAYATIN GERÇEK KIYMETİ
“Biliniz ki, mevcudat içinde en kıymettar, hayattır; ve vazifeler içinde en kıymettar, hayata hizmettir; ve hidemat-ı hayatiye içinde en kıymettar, hayat-ı faniyenin hayat-ı bakiyeye inkılap etmesi için sa’y etmektir. Şu hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti ise, hayat-ı bakiyeye çekirdek ve mebde ve menşe cihetindedir. Yoksa, hayat-ı ebediyeyi zehirleyecek ve bozacak bir tarzda şu hayat-ı faniyeye hasr-ı nazar etmek, ani bir şimşeği sermedî bir güneşe tercih etmek gibi bir dîvaneliktir.” ( Tarihçe-i Hayat)
İnsan yaşar… Ama niçin yaşar? Bu en temel soru, asırlardır filozofların, ariflerin, peygamberlerin önünde durmuş, cevabını bulanlar hakikate yürümüş, bulamayanlar ise fani gölgeler peşinde tükenmişlerdir.
Hayat, mevcudat içinde en kıymetli cevherdir. Çünkü hayatla eşya anlam kazanır, varlık ruh bulur. Lâkin bu hayatın da mertebeleri vardır. Bedene bağlı, sınırlı ve geçici olan hayat mı daha kıymetlidir, yoksa ruhu ebediyete açılan, hakikate yönelen bir hayat mı?
Bediüzzaman bu hakikati ne güzel özetler: “Hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti, hayat-ı bakiyeye çekirdek ve menşe olmasındandır.” Yani hayat, ancak ebedî hayata hizmet ederse kıymetlidir. Aksi halde en parlak dünya hayatı dahi, aldatıcı bir şimşek gibi bir anda söner ve hiçliğe karışır.
Bugün insanlar, hayatı sadece dünya merkezli yaşamakta, bütün enerjisini geçici menfaatler ve hazlar için harcamaktadır. Oysa bu, sermedî (sonsuz) bir güneşi bırakıp bir anlık şimşeği tercih etmek gibi büyük bir gaflettir. Faniyi baki zannetmek, geçiciyi kalıcı gibi görmek, insanı hem bu dünyada huzursuz eder hem de ebedi hayatını karartır.
Asıl hikmet şudur: Hayat, ebediyetin tarlasıdır. Bu dünyadaki her güzel düşünce, her halis niyet, her hayırlı amel, ahirette yeşerecek bir tohumdur. Bu yüzden en kıymetli hizmet, insanın kendi fani hayatını, baki hayata hazırlamasıdır. Bedenin değil, ruhun yaşamasını öncelik saymaktır.
Öyleyse insan, dünya yolculuğunda hangi hedefe yöneldiğine dikkat etmelidir. Bir yolcu için önemli olan, konaklama yeri değil, varacağı menzildir. Dünya da bir konaktır; ebedî menzile hazırlanmak içindir. Bu şuuru kazanan kişi, hayatı kıymetli yapar; kaybeden ise en kıymetli sermayeyi anlamsız bir hayale kurban eder.
MAKALE ÖZETİ:
Hayat, yaratılmışlar içinde en değerli varlıktır. Ancak bu hayatın hakiki kıymeti, onun ebedî hayata hizmet etmesiyle ölçülür. Hayat sadece fani dünya için yaşanırsa, kalıcı olanı geçici olana feda etmek olur. Asıl marifet, hayatı baki bir saadetin tarlası olarak görüp ona göre yaşamaktır. Bu şuur, insanı hem dünyada huzura hem de ahirette ebedi kurtuluşa eriştirir.