BİR HAKİKATİN TANIĞI: BUHEYRA-İ RAHİB VE SON NEBİ’NİN GELİŞİ

BİR HAKİKATİN TANIĞI: BUHEYRA-İ RAHİB VE SON NEBİ’NİN GELİŞİ

Tarih bazen bir insanın kalbinde saklanır. Bir hakikatin yankısı ise, uzak dağlardan değil, sessiz bir manastırdan yükselir. Buheyra, işte o yankının ilk tanığıdır.

Buheyra Kimdir?

Buheyra, Şam civarında Busra kasabasında yaşayan bir Hristiyan rahibidir. Gerçek isminin “Sergius” veya “Georges” olduğu bazı kaynaklarda geçer. “Buheyra” ismi, Arapçadaki “küçük deniz” anlamına gelen “buhayra” kelimesinden türemiştir; lakap olarak kullanılmıştır. Rahip Buheyra, zühd ve takva sahibi, İncil’i iyi bilen ve gelecek peygamberin vasıflarını kitaplardan tahkik etmiş bir âlimdir.

Bir Kervan, Bir Çocuk ve Bir Tanıklık

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 12 yaşındayken, amcası Ebû Tâlib ile birlikte Şam taraflarına ticaret amacıyla bir yolculuğa çıkar. Kervan, Busra yakınlarına geldiğinde Buheyra’nın dikkatini çeken olağanüstü bir durum yaşanır:
Bulut, küçük bir çocuğu gölgelemektedir. Ve kervan konakladığında, bir ağacın gölgesi adeta çocuğa doğru eğilir. Buheyra, kalbindeki işareti anlar; aradığı “son peygamber”in alametlerini görmek üzeredir.

Rahip, kervandakilere yemek ikram eder ve özellikle çocukla konuşmak ister. Peygamberimizle yaptığı konuşmalar neticesinde, sırtındaki “nübüvvet mührünü” de görür. Ardından amcası Ebû Tâlib’e şu sözleri söyler:

> “Bu çocuk büyük bir geleceğe sahiptir. O, beklenen peygamberdir. Yahudiler onun gelişini biliyorlar. Şayet fark ederlerse zarar verebilirler. Bu yüzden onu hemen geri götürmelisin.”

Bu uyarı üzerine Ebû Tâlib, Peygamber Efendimiz’i Şam’a varmadan geri döndürür.

Buheyra’nın İlmi ve Hakkı Teslimi

Buheyra, Hristiyan bir âlimdi. Ancak diğer din âlimlerinden farkı, kalbini hakikate kapatmamasıydı. Onun için kavim, ırk, din değil; gerçek ve gelen vahiy önemliydi. Tevrat ve İncil’deki işaretlerden hareketle, beklenen peygamberin sıfatlarını tanıyacak kadar derin bir ilme sahipti. O, Resûlullah’ı görünce hiç tereddüt etmeden tanıdı, iman etti. Rivayetlerin çoğu, onun içten içe iman ettiğini, ama açıklamadığını bildirir. Bazı kaynaklarda sonradan imanını açıkladığına dair zayıf bilgiler de bulunur.

Hikmet ve İbret: Hakkı Tanıyan Bir Kalbin Sessizliğidir

Buheyra’nın hikayesi, sessiz ama derin bir tanıklık hikayesidir. O, görünüşte sahneye çıkmadı, uzun konuşmalar yapmadı, büyük şehirlerde davetler vermedi. Ama onun kalbinde saklanan ilim ve teslimiyet, Resûl-i Ekrem’in daha çocukken korunmasına vesile oldu.

İbret şudur: Bir kişi bile, eğer kalbini hakikate kapatmamışsa, Rabbinden gelen nuru görebilir. Buheyra, hem o nuru gördü, hem tanıdı, hem de zarar gelmemesi için elinden geleni yaptı.

Sonuç ve Mesaj

Buheyra-i Rahib, kitap ehli bir âlim olarak, sadece bilgisiyle değil, basiret ve takvasıyla da tarihe geçti. Onun gözünden süzülen bu tanıklık, Kur’an’ın “Ehli Kitap’tan bir kısmı vardır ki, hakikati bilir ve saklamaz” mealindeki ayetlerinin de canlı bir delilidir.

Bugün bizler için de mesaj açık: Bilgi, ancak kalp ile birleştiğinde basirete dönüşür. Ve o basiret, bazen bir çocuğu tanımak, bazen de tarihin seyrini değiştirmek kadar büyüktür.

Özet:

Buheyra-i Rahib, Şam yakınlarındaki Busra’da yaşayan bir Hristiyan âlimidir. İncil’den öğrendiği bilgilerle, beklenen peygamberin vasıflarını biliyordu. Peygamberimiz 12 yaşındayken karşılaştığında onu tanıdı, sırtındaki nübüvvet mührünü gördü ve onu korumak için amcasını uyardı. İman ettiği rivayet edilen Buheyra, hakikati tanıyan bir kalbin sessiz ama derin tanıklığını temsil eder. Onun hikâyesi, hakikatin peşinde olanlar için bir örnek, gaflet içinde olanlar için bir uyarıdır.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 14th, 2025