BAĞLARIN HİKMETİ: Allah, Kâinat ve İnsan Arasındaki İlâhî Ahenk

BAĞLARIN HİKMETİ: Allah, Kâinat ve İnsan Arasındaki İlâhî Ahenk

İnsanlık tarihi boyunca akıl sahiplerinin en temel sorularından biri şudur: “Ben kimim, nereden geldim ve nereye gidiyorum?” Kur’ân-ı Kerîm bu sualleri yalnızca cevaplamakla kalmaz, aynı zamanda insanı kâinatın anlamını kavrayabilecek bir şuur merkezi olarak tanımlar. Yaratıcı (Allah), kâinat (âlem) ve insan arasındaki bağı ise derin bir hikmet ve ilâhî düzen içinde sunar.

  1. Allah ile Kâinat Arasındaki Bağ: Sanatın Sanatkârla Bütünlüğü

Kur’ân’a göre kâinat, Allah’ın varlığına ve birliğine bir ayetler manzumesidir. Güneşin doğuşundan atomun dönüşüne kadar her şey, Allah’ın isim ve sıfatlarının birer tecellisidir:

> “O’nun şânı ne yücedir ki, göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Hiçbir çocuğu olmamıştır. Mülkünde ortağı da yoktur. Her şeyi yaratmış ve ona bir ölçü (takdir) vermiştir.” (Furkan, 2)

Bu âyet, kâinatın rastgele değil, “ölçü” ile yaratıldığını bildirir. Bu ölçü, fizikî yasaların ötesinde bir hikmeti de içinde taşır. Allah, kudret ve hikmet sahibi olarak her şeyi hem yaratır, hem de yönetir. Kâinat, O’nun ilmini, iradesini ve kudretini ilan eden canlı bir kitap gibidir.

  1. Âlemler-Dünya Arasındaki Bağ: Hikmetin Basamakları

Kur’ân’da “âlemler” kelimesi çoğul geçer. Bu, yalnızca fiziksel evreni değil, melekler âlemi, ruhlar âlemi, gayb âlemi gibi farklı boyutları da kapsar. Dünya ise bu geniş âlemler içinde bir sahnedir; insanın imtihanı için hazırlanmış bir “arena”.

> “Hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur.” (Mülk, 2)

Bu dünya, âlemler arası bir köprü, bir geçittir. Zamanla sınırlı ama anlamla yüklüdür. Dünya hayatı küçük bir sahne olsa da, oynanan oyun büyüktür: Ebediyetin kapısını aralayacak bir imtihan süreci.

  1. İnsan ile Kâinat Arasındaki Bağ: Halifelik ve Mesuliyet

Kur’ân, insanı yalnızca bir varlık değil, bir muhatap olarak tanımlar. İnsan, Allah’ın yeryüzündeki halifesi (vekili) olarak yaratılmıştır:

> “Hani Rabbin meleklere demişti: ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.’” (Bakara, 30)

Bu halifelik, sorumluluk, idrak ve ahlakla donatılmış olmayı gerektirir. İnsan, kâinatın sırlarını çözmekle, onu anlamak ve hayra yönlendirmekle vazifelidir. Kur’ân’da defalarca “düşünmez misiniz?”, “akletmez misiniz?”, “ibret almaz mısınız?” hitapları geçer. Çünkü insan yalnızca bakmakla değil, görmekle mükelleftir.

Kâinatı anlamaya çalışan bir insan, sonunda kendini, ardından Rabbini tanır. Bu yolculukta kâinat, bir “ayna”, insan ise o aynaya bakan bilinçtir. Allah ise bu aynada tecelli eden sınırsız güzelliktir.

  1. İnsanın Kalbinde Toplanan Âlemler

Kur’ân’a göre insan, küçük bir kâinat (alem-i suğra), kâinat ise büyük bir insan (alem-i kübra) gibidir. İnsan bedeni elementlerle, ruhu ise ilahî nefha ile yaratılmıştır. Hem toprağa hem semaya bağlıdır. Bu yüzden iki yönlü bir varlıktır: Hem maddî, hem manevî.

> “Andolsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin ona fısıldadıklarını da biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 16)

Bu yakınlık, Allah ile insan arasında kopmaz bir bağ olduğunu gösterir. Bu bağ, dua, tefekkür, ibadet ve teslimiyetle güçlenir. İnsan, bu bağı keşfettikçe dünyada “garip” olmadığını, kâinatla bir olduğunu idrak eder.

Sonuç: Bütünlüğün Farkında Olmak

Kur’ân’ın sunduğu evren tasavvurunda, hiçbir şey başıboş, anlamsız, amaçsız değildir. Allah, kâinatı hikmetle yaratmış, dünyayı bir imtihan alanı kılmış ve insanı bu imtihanın hem öznesi hem muhatabı yapmıştır. Kâinat bir saray ise, Allah onun sultanı, insan da onun nazırıdır. Bu bağlamda insanın en büyük meselesi; kendini, kâinatı ve Rabbi ile olan ilişkisini doğru kurmak, anlamak ve bu bilinçle yaşamaktır.

Makale Özeti:

Kur’ân-ı Kerîm’de Allah, kâinat ve insan arasında derin bir ilgi ve düzen vardır. Allah, kâinatı hikmetle yaratmış, dünya hayatını âlemler içinde bir imtihan sahnesi kılmış, insanı da bu sahnede halife ve sorumlu bir varlık olarak görevlendirmiştir. İnsan, kâinatı okuyarak Allah’ı tanımaya davet edilir. Kâinat onun için bir kitap, dünya bir dershane, kalp ise ilâhî tecellilerin aynasıdır. Bu bağların farkında olmak, insanın hem yaratılış gayesini hem de ebedî saadet yolunu kavramasına vesile olur.

 

Loading

No ResponsesMayıs 14th, 2025