Zaferin En Yücesi – Mekke’nin Fethinde Merhametin Tecellisi
Zaferin En Yücesi – Mekke’nin Fethinde Merhametin Tecellisi
Mekke’nin fethi esnasında ve sonrasında Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) ve sahabelerin sergiledikleri örnek tavırlar, sadece bir askerî zaferin değil, aynı zamanda bir ahlak, merhamet ve adalet devriminin göstergesidir.
Tarih, nice fetihler, işgaller ve zaferler görmüştür. Ancak Mekke’nin Fethi, sadece bir şehrin değil, kalplerin ve nefislerin de fethedildiği, benzeri olmayan bir hadisedir. Çünkü bu fetih, ne kinle ne intikamla ne de ganimet arzusuyla gerçekleşmiştir. Bu fethin kumandanı, düşmanlarının bile “Muhammedü’l-Emîn” dediği bir Peygamber; ordusu ise gönlünü Allah’a adamış sahabelerdi.
1. Zafer Anında Tevazu: Gönülleri Eğen Secde
Peygamber Efendimiz (s.a.v), 10 bin kişilik ordusuyla Mekke’ye girerken, zaferin sarhoşluğuna kapılmadı. Bindiği devesinin üzerinde başı o kadar eğikti ki, neredeyse secde hâlinde gibiydi. O an şöyle dua ediyordu:
> “Allah’ım! Hayatıma tevazu, kalbime huşû, gözlerime yaş ver.”
Bugün zafer deyince gurur, kibir ve gösteriş akla gelirken, Allah Resulü, zaferin en büyüğünün nefsi yenmek olduğunu gösterdi. Mekke’ye hükmetmekten önce, nefsine hükmetti.
2. Kin Yok, Af Var: “Bugün Size Kınama Yok”
Peygamberimiz, yıllarca kendisine işkence eden, hicrete mecbur bırakan, amcası Hamza’yı şehit ettiren o insanlara, Mekke’yi fethettiğinde şöyle seslendi:
> “Bugün size kınama yok. Gidin, hepiniz serbestsiniz.”
Bu söz, Yusuf (as)’ın kardeşlerine söylediği sözün aynısıydı. Bu da gösteriyor ki, gerçek zafer; af edebilmek, intikamı ayaklar altına alabilmektir. Bugün ümmetin ihtiyacı olan da budur: Affeden, bağışlayan, birleştiren bir duruş.
3. Taş Kalplerin Eridiği An: Ebu Süfyan ve Mekkeliler
Ebu Süfyan, fetih öncesi İslam’ı kabul ettiğinde ona özel iltifatlar gösterilmiş, evine sığınanların güvende olacağı ilan edilmiştir. Bu, onun kalbini fethetmiştir. Mekkeliler, düşman olarak bekledikleri ordunun merhameti karşısında şaşırmış, topluca İslam’a yönelmişlerdir. Çünkü insanlar, merhametle gelen adalete boyun eğerler, zorbalıkla gelen güce değil.
4. Sahabe Ahlakı: İntikam Değil İrşad
Sahabeler de Mekke’de düşmanlarını aramakla değil, insanlara İslam’ı anlatmakla meşgul oldular. Hz. Bilal (r.a), yıllarca ezan okuması yasaklanan o şehirde, Kâbe’nin damına çıkarak ezan okudu. Bu sahne, hem zulmün sona erdiğini hem de hakikatin yükseldiğini gösteriyordu.
Hz. Ömer gibi güçlü karakterler bile o gün ağlamış, tevazu göstermiştir. Çünkü onlar biliyordu ki, Mekke’nin fethiyle gelen asıl zafer, insanların kalplerine İslam’ın nurunun yerleşmesiydi.
5. İslam’ın Fethi: Toprak Değil Kalp Fetihleri
Mekke’nin Fethi, gösteriyor ki İslam’ın yayılışında zorbalık değil, hikmet, güzel ahlak ve merhamet vardır. Eğer Efendimiz o gün intikam alsaydı, Mekke belki düşerdi ama kalpler kapanırdı. Oysa af etti, bağışladı, hataları örttü… Böylece Mekke yalnızca fiziken değil, ruhen de İslam’a teslim oldu.
ÖZET
Mekke’nin Fethi, tarihin en büyük zaferlerinden biri olmasına rağmen; kin ve intikamla değil, tevazu, merhamet ve bağışlama ile gerçekleşmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v), başı eğik girmiş, gönülleri fethetmiş, en zor durumda bile af yolunu seçmiştir. Sahabeler de aynı ahlakla hareket etmiş, insanlara İslam’ı güzel örneklerle tebliğ etmişlerdir. Bu fetih, bizlere şunu öğretir: Gerçek zafer, kalpleri İslam’la tanıştırmak, kötülüğe iyilikle cevap verebilmektir.