Kur’ân-ı Kerîm’de Allah: Kendini Bize Nasıl Tanıtır?
Kur’ân-ı Kerîm’de Allah: Kendini Bize Nasıl Tanıtır?
Kur’ân, insanı Rabbi ile tanıştırmak üzere inen bir kelâm-ı ezelîdir. Onu dikkatle okuyan her kalp, Allah’ın kendisini nasıl tarif ettiğini; kudret, rahmet, adalet ve hikmet çizgisinde nasıl tanıttığını sezecektir. Bu makalede – ayetlerden örnekler eşliğinde – “ilâhî otobiyografi” sayılabilecek temel anlatım yollarını ele alacağız.
1. Zâtî ve Sübutî Sıfatların Beyanı
Allah, mutlak tevhidi önce öz (zât) ve sıfat ölçüsünde inşa eder. “De ki: O Allah birdir. Allah Samed’dir; doğurmamış, doğurulmamıştır, O’na hiçbir şey denk değildir.” (İhlâs 112:1-4).
Ayet-el Kürsî ise varlık ve tasarrufta hiçbir boşluk bırakmaz: “O’nu ne uyuklama tutar ne de uyku; göklerde ve yerde ne varsa O’nundur.” (Bakara 2:255).
Bu ayetlerdeki “birdir”, “samed”, “uyuklama tutmaz” gibi ifadeler zâtî (zorunlu, kendinde) ve sübutî (olmazsa olmaz) sıfatları özetler.
2. Esmaü’l-Hüsnâ Yoluyla Tanıtım
Kur’ân, Allah’ın güzel isimlerini (Esmaü’l-Hüsnâ) tefekkür kapısı yapar: “En güzel isimler Allah’ındır; O hâlde O’na onlarla dua edin.” (A’râf 7:180).
“Er-Rahmân, er-Rahîm” merhameti; “el-Hakem, el-Adl” adaleti; “el-Latîf, el-Habîr” en ince detaylara nüfûzu anlatır. Her Esma, tekvinî (yaratılış) ve teşrîî (hukuk-ahlâk) âlemlerine düşen bir tecellî penceresidir.
3. Kâinat Kitabındaki İşaretler
Kur’ân, sık sık bakışlarımızı dış âleme çevirir:
“Yeryüzünde kesin inanç sahipleri için nice deliller vardır; kendi nefislerinizde de öyle. Görmüyor musunuz?” (Zâriyât 51:20-21). Güneşin yörüngesi, yağmur döngüsü, incir çekirdeğindeki program… Hepsi Allah’ın Hallâk (sürekli yaratan) ve Müdebbir (idâre eden) sıfatlarını sessizce dillendirir. Kur’ân, bu delilleri “ibret” (دلالة) olarak niteleyerek aklı fiile, kalbi tefekküre çağırır.
4. Kıssalar Aracılığıyla Şahsî Tezahür
Nebîlerin hikâyeleri, ilâhî isimlerin tarih sahnesindeki tefsiri gibidir.
Mûsâ kıssasında “el-Kavî” (Mutlak Güç) Firavun’un zulmünü yıkar (Kasas 28:3-7).
İbrâhim’de “el-Vedûd” (Sevgi kaynağı) ve “el-Hâdî” (Hidayet verici) birlikte parlar (En‘âm 6:75-79).
Eyyûb’un sabrı “es-Sabûr” ve “eş-Şâfî” isimlerini yüceltir (Enbiyâ 21:83-84).
Her kıssa, Allah’ın muhatabıyla kurduğu diri iletişimin somut bir aynasıdır.
5. Doğrudan Hitap ve Vicdânî Dokunuş
Kur’ân, “Ey insanlar!” ve “Ey iman edenler!” nidâlarıyla okuyucuya doğrudan seslenir. Bu hitaplar, ilâhî kelâmı soyut bilgiden yaşayan bir sözleşmeye dönüştürür. “Ben yakınım; Bana dua edeni işitir, icabet ederim.” (Bakara 2:186) ayeti, kulluk-dua mıknatısını gösterir: Allah kendini hem muktedir hem muhatap olarak tanıtır.
6. Terbiyevî İkaz ve Müjde Dilimi
Rahmet ve gazap dengesini ders veren ayetler, Allah’ı hem el-Gafûr hem eş-Şedîdü’l-İkâb olarak tanıtır.
“Kim Allah’a karşı takvâ sahibi olursa, O ona ummadığı yerden rızık kapıları açar.” (Talâk 65:2-3).
“Rabbin cezası gerçekten çok çetindir.” (Burûc 85:12).
Bu denge, insanı sorumlu özgürlüğe taşır: Ümit aşırılığından kurtarıp korku ataletiyle de zincirlemez.
7. Ahiret Tasvirleri ve İlâhî Adalet
Kur’ân’ın diriliş ve hesap sahneleri, Allah’ın Malikü’l-Mülk kimliğini doğrular: “Mülk bugün tek bir Kâhir olan Allah’ındır.” (Mü’min 40:16). Cennet rahmetin, cehennem adaletin görünür hâle geldiği gelecek mozaiğidir. Bu tasvirler, dünyevî perdenin ardındaki ilâhî maksatları şeffaflaştırır.
8. Sonuç: “Kendini Anlatan” Bir Kitap
Kur’ân, Allah’ın kendini tanıttığı bir aynalar derlemesidir:
Tevhid aynası: Eşi-benzeri yok.
Esma aynası: Sınırsız isim ve sıfat.
Kâinat aynası: Her şeyle konuşan düzen.
Kıssa aynası: Tarihte canlı tecellî.
Vicdan aynası: Nefsi tanıklık.
Bu çok katmanlı anlatım, kulda marifeti (tanıma), muhabbeti (sevme) ve itaati (eylem) birlikte inşa eder.
Özet
Kur’ân-ı Kerîm, Allah’ı önce zatî ve sübutî sıfatlarıyla tanıtarak mutlak tevhidi tesis eder; ardından Esmaü’l-Hüsnâ ile merhamet, kudret ve ilim gibi ilâhî vasıfları ayrıntılandırır. Kâinatın işleyişi ve nebî kıssaları bu vasıfları somutlaştırır. Doğrudan hitaplar, ilâhî kelâmı kişisel bir sözleşmeye dönüştürürken, denge hâlindeki müjde ve uyarılar insanın sorumlu özgürlüğünü pekiştirir. Sonuçta Kur’ân, Allah’ın kendini kelâm, kâinat, tarih ve vicdan boyutlarında anlattığı, marifet-odaklı bir rehberdir.