KIRK VECH-İ İ‘CAZ: KUR’ÂN’IN KIRK AYNA İLE PARLAYAN MUCİZEVÎ CİHANI
KIRK VECH-İ İ‘CAZ: KUR’ÂN’IN KIRK AYNA İLE PARLAYAN MUCİZEVÎ CİHANI
Kur’ân’ın her zerresi mucize; her tabakaya ayrı bir hitap…
Kur’ân-ı Hakîm, nazil olduğu günden bu yana hem bir kitap; hem de bir âlem, bir muallim, bir hâkim, bir mürşid ve bir mucizedir. O, sadece bir ümmete değil, her çağın insanına; sadece bir tabakaya değil, her akla, her kalbe, her ruh haline hitap eden eşsiz bir kelâmdır. Ve bu yönüyle i‘cazı – yani mucizevî yapısı – kırk vecihte parıldar. Her biri, Kur’ân’ın Allah kelamı olduğuna ayrı bir delil, ayrı bir şahitliktir.
Kırk Nevi İ‘caz Vechi Nedir?
Kur’ân’ın i‘cazı çok yönlüdür. İlim, hikmet, belâgat, fesahat, haber, mana, ahlâk, teşri, kevnî hakikatler gibi birçok sahada i‘caz sergiler. Bediüzzaman Said Nursî bu kırk nevi i‘cazı bazı eserlerinde şöyle tasnif eder (tamamı tafsilatlı olmasa da öne çıkanlar şunlardır):
- Belâgat ve Fesahat İ‘cazı
- Kur’ân’ın Nazmı (dizilişi) ve Üslubundaki Mucize
- Gelecekten Haber Verme (İlm-i Gayb)
- Geçmişi Bildirme (Haber-i Sâdık)
- Mânevî Tesir ve Ruhlara Nüfuz Etme Gücü
- İhtiyaca ve Vakte Uygunluk
- İhtiva Ettiği İlmin Derinliği ve Kuşatıcılığı
- Cemiyet-i Manâ (Az Lafızla Çok Mana)
- İç Tezatlardan Uzak Mükemmel Ahenk
- Tekellüfsüzlük (Zorlamasızlık)
- Zaman Üstü Hakikatlere İşaret
- Kelâmındaki Evrensellik
- Tefsirlerinin Bitmemesi (Tükenmeyen Mana Kaynağı)
- Edebiyatçılara Meydan Okuyuşu
- İman-İlim-Ahlâk bütünlüğüyle ruhu inşa etmesi
- İnsanı ve Kâinatı okutan bir kitap olması
- Sadeleştikçe derinleşen bir yapı arz etmesi
- Okundukça manasının genişlemesi
- Zamanla eskimemesi, sürekli tazelik sunması
- Tüm fenleri içine alabilecek potansiyele sahip olması
Ve bu vecihlerin her biri, alt kollara ayrılarak kırk nevi mucizevî yönü oluşturur.
Kırk Tabakaya Karşı İ‘caz
Kur’ân sadece bir belagat kitabı değildir; zira muhatabı yalnız edipler değildir. Kur’ân, her tabakadaki insanın anlayışına, kabiliyetine ve ihtiyacına göre konuşur. İşte Kur’ân’ın kırk tabakaya karşı kırk çeşit i‘caz göstermesi buradadır. Mesela:
- Avam – Kalbe Tesir Eden Sadelik
- Alimler – İlmi Hakikatleriyle
- Filozoflar – Hikmetli İfadeleriyle
- Muhaddisler – Sahih Haberlere Vurgusuyla
- Müfessirler – Mana Derinliğiyle
- Şairler – Edebi Zenginliğiyle
- Hukukçular – Şeriat ve Adalet Temelleriyle
- Tabiatçılar – Kâinat Ayetleriyle
- Sufiler – Mânevî Derinliğiyle
- Çocuklar – Basit ama etkili mesajlarıyla
Bu tabakalar kırka kadar genişletilebilir. Kur’ân’ın mucizesi, her bir tabakaya ayrı aynada yansır. Kalbi olanı duygulandırır, aklı olanı düşündürür, ruhu olanı vecde getirir. Çünkü Kur’ân bir nurdur; nura bakan her göz, kendi seviyesince bir renk ve parıltı görür.
Bir Temsille Anlayış
Düşün ki, bir saray var. Her odasında ayrı bir hazine, her penceresinde ayrı bir manzara. İçeriye kırk farklı grup giriyor. Her biri ayrı bir özelliğiyle orada bir değer görüyor. Kimisi altını bulur, kimisi tabloyu, kimisi kitaplığı… Ama hepsi aynı sarayın farklı bir yönünden hayran kalır. Kur’ân da böyledir. Her tabaka, kendi kabı kadar ondan nasibini alır.
İbretli Netice
Bugün, insanlık karanlıklar içinde hakikati arıyor. Bilim, teknoloji, felsefe tek başına yetmiyor. Kalp doyumsuz, akıl huzursuz, ruh yaralı. Kur’ân ise bin yıldır dimdik ayakta. Kıyamete kadar da yaşayacak. Çünkü o, kırk tabakayı aydınlatan kırk projektördür. Her çağda yeniden doğan, tazelenen bir bahardır. İ‘cazı eksilmez, hitabı eskimez, nuru sönmez.
ÖZET
Kur’ân-ı Kerîm’in mucizeliği (i‘cazı) kırk farklı yönle ortaya çıkar: Belâgat, gaybî haberler, ruhlara tesir, ilim, hikmet ve daha birçok sahada kendini gösterir. Aynı zamanda Kur’ân, kırk farklı insan tabakasına hitap edebilecek çok yönlü bir kelâmdır. Âlimden avama, çocuktan filozofa kadar herkes bu kitaptan kendi seviyesine göre nasiplenir. Bu yönüyle Kur’ân, hem beşer kelamı olmadığını isbat eder, hem de her asırda taptaze bir hayat kaynağı olur.