İLİMLE YÜKSELEN İNSAN: MARİFETULLAH’A AÇILAN YOL

İLİMLE YÜKSELEN İNSAN: MARİFETULLAH’A AÇILAN YOL

“Demek insan, bu âleme ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidat itibarıyla her şey ilme bağlıdır. Ve bütün ulûm-u hakikiyenin esası ve madeni ve nuru ve ruhu, marifetullahtır ve onun üssü’l-esası da iman-ı billahtır.”

Dünyaya Gelişin Sırrı: Bilmek ve Dua Etmek

İnsan kimdir? Neden yaratılmıştır? Bu dünyaya neden gönderilmiştir? Bu sualler, tarihin her döneminde filozofların, âlimlerin, peygamberlerin ve sade insanların zihnini meşgul etmiştir. Bediüzzaman Said Nursî, bu sorulara Kur’ânî bir nazarla cevap verir: “İnsan bu âleme, ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir.”

Yani insanın bu dünyadaki gayesi sadece yemek, içmek, çoğalmak ve çalışmak değildir. Asıl maksat, tekemmül etmek, yani kemale ermek, olgunlaşmaktır. Bu tekâmülün iki ana vasıtası vardır: İlim ve dua. Bu iki kavram, zahirde farklı gibi görünse de hakikatte birbiriyle iç içedir. Çünkü ilim, Allah’ı tanımaya vesile olduğu ölçüde makbuldür; dua ise, o tanımanın ve kulluğun en derin ifadesidir.

Bediüzzaman, insanın mahiyetini tarif ederken çok önemli bir hakikate işaret eder: “Mahiyet ve istidat itibarıyla her şey ilme bağlıdır.” Gerçekten de insan, bilmediği zaman cahildir, acizdir, karanlıktadır. Fakat öğrendikçe, bildikçe, tanıdıkça değer kazanır. Ve en kıymetli bilgi, kendini değil, malı değil, eşyayı değil, Yaratıcısını tanımaktır.

Bu yüzden Bediüzzaman der ki: “Bütün ulûm-u hakikiyenin esası ve madeni ve nuru ve ruhu, marifetullahtır.” Yani bütün hakiki ilimler, Allah’ı tanımaya hizmet ettiği sürece hakikidir. Matematik, fizik, astronomi, tıp, psikoloji… Hepsi Allah’ın isim ve sıfatlarını yansıttığı sürece kıymetlidir. Yoksa kuru bilgi, gururu artırır ama kalbi doyurmaz.

Marifetullah’ın özü ise iman-ı billahtır. Çünkü bir kimse Allah’a inanmazsa, Onu da tanıyamaz. Tanımadığı Zât’a sevgi duyamaz, dua edemez. Oysa iman, kalpte açılan bir pencere gibidir; o pencereden marifet girer, o marifetle de nuranî bir tekâmül başlar. İman olmadan bilgi kuru bir kabuktur. İmanla ise her bilgi, bir meyveye, bir nura, bir hayat kaynağına dönüşür.

İşte insan bu yüzden yaratılmıştır. Yani bilmek için, tanımak için, sevmek için, dua etmek için… Bunlar yoksa, insan bedenen yaşasa bile ruhen ölüdür. Zira marifetullah yoksa, kalp boş kalır; dua yoksa, insan Rabbine muhatap olamaz; ilim yoksa, cehalet karanlığında kaybolur.

Makale Özeti:

Bu makalede, insanın dünya hayatındaki asıl gayesinin “ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül” olduğu vurgulanmıştır. Bütün hakiki ilimlerin özü Allah’ı tanımak (marifetullah), marifetullahın da temelinin iman-ı billah olduğu ifade edilmiştir. İnsan, ancak imanla nurlanır, ilimle olgunlaşır, dua ile yücelir. Bu yolculuk, insanı hakiki insan kılar ve yaratılış gayesini yerine getirmesini sağlar.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 11th, 2025