İlim Asrının Eşiğinde: Kuvvetin Yeni Sahibi
İlim Asrının Eşiğinde: Kuvvetin Yeni Sahibi
“Elbette nev-i beşer, ahir vakitte ulûm ve fünûna dökülecektir. Bütün kuvvetini ilimden alacaktır. Hüküm ve kuvvet ise, ilmin eline geçecektir.’ “
İnsanlık tarihi boyunca kuvvet, çoğu zaman bilekte, silahta ve zenginlikte aranmıştı. Ne var ki, zaman döndü; çağ değişti. Bediüzzaman Hazretleri’nin veciz bir ifadeyle haber verdiği gibi:
“Elbette nev-i beşer, ahir vakitte ulûm ve fünûna dökülecektir. Bütün kuvvetini ilimden alacaktır.”
Bu söz, yalnızca bir gözlem değil, bir kehanet değil, hikmete dayalı bir tespittir. Zira hakikat şudur: Artık çağ, ilmin çağındadır. Söz sahibi olan, elinde mızrak değil, bilgi tutandır. Dünya üzerinde fikir akımlarını, toplumsal dönüşümleri, teknoloji ve siyaseti yönlendirenler, kılıçla değil, kalemle, yazılımla, matematikle hükmedenlerdir.
Eskiden kuvvet, fiziksel güçteydi; şimdi ise matematiksel denklemde, bilimsel deneyde, algoritmik üstünlükte… Bu sebeple, milletler de artık askerî silahlardan önce zihinleri ve araştırma laboratuvarlarını kuşanmaktadır. İlimden uzak kalan, zamanla söz hakkını da yitirir.
Fakat burada sorulması gereken esas soru şudur: İlim ne için kullanılacak?
Eğer ilim, adalet, hakikat ve marifetullah yolunda yürütülürse, insanoğlu hem dünyasını hem de âhiretini imar eder. Fakat ilim, sadece nefsanî çıkarlar ve menfaat için kullanılırsa, insanlığı bir uçuruma götürmesi kaçınılmaz olur. Atomun parçalanması barışa da yarayabilir, yıkıma da.
İşte bu noktada:
Madem hakikat budur, hakaik-i imaniye, bu asırda ulûm ve fünûn suretinde inkişaf edecektir.
Yani yalnızca fen ilimleri değil; imanî ilimler de ilmin diliyle anlatılmalıdır. Çünkü çağın insanı, artık aklı ikna etmeden kalbi doyuramamaktadır. Bu sebeple Risale-i Nur gibi eserler, fen ve din ilimlerini barıştıran ve imanı akılla temellendiren bir vasıtadır.
Özet:
İnsanlık, ahir zamanda ilme ve fenne yönelecek; kuvvet ilmin eline geçecektir. Bu gerçek, çağımızda açıkça tecelli etmektedir. Ancak bu ilim, marifetullah ve ahlak ile terbiye edilmezse, insanlığa zarar verebilir. Bu yüzden imanî hakikatler, çağın dili olan ilimle anlatılmalı; akıl ve kalp birlikte tatmin edilmelidir. İlim, doğru yolda kullanıldığında hem dünya hem âhiretin inşasına vesile olur.