DÜNYA DOĞUMDA: TÜRKİYE’NİN KADERİ, ÜMMETİN GELECEĞİ
DÜNYA DOĞUMDA: TÜRKİYE’NİN KADERİ, ÜMMETİN GELECEĞİ
Türkiye’nin imtihanı: Yüz yılı aşkın süredir şerri defetmekle uğraşan Türkiye, artık maddi ve manevi alanda hayrı celbetme aşamasına geçme yolunda ilerlemektedir.
Dünyanın ve İslam’ın kaderi de buradadır.
Dünya yeni hakikatlere gebedir. Bir asırdır bunun sancısını çekmektedir.
Nihayet -inşaallah- bu doğum yakındır.
Dünya doğumda.
******
Bir Asrın Sancısı
Tarih, doğumlarla ve ölümlerle doludur. Milletlerin, medeniyetlerin ve zihniyetlerin doğumu… Ve onların yıkılışı… Ancak bazı doğumlar vardır ki, sadece bir coğrafyayı değil, bütün bir insanlığı etkiler. Türkiye’nin son yüz yılı, böyle bir doğumun sancılarıyla geçmiştir. Bu sancılar, sadece bir ülkenin kaderi değil; ümmetin dirilişine giden yolda bir eşiğin habercisidir.
Şerri Defetmek: Müdafaa Safhası
Yaklaşık bir asırdır Türkiye, varoluşunu muhafaza etmek, kimliğini korumak ve şerri defetmek için mücadele vermektedir. Bu dönem, bir tür “nefs-i emmâre” ile hesaplaşma süreciydi. Kimliğin inkârı, değerlerin tahribi, inancın ötekileştirilmesiyle yoğrulan yıllar… Ancak bu mücadele, sadece bir savunma savaşıydı. Batı’dan gelen fikir akımları, pozitivist dalgalar, seküler rejimlerin baskısı, halkın irfanına ve ruh köklerine saldırdı. Millet, bu hengâmede yıkılmadı; bilakis direnmeyi öğrendi.
Hayrı Celbetmek: İnşa Safhası
Bugün ise bambaşka bir eşiğin eşiğindeyiz. Artık sadece şerri defetmekle yetinilmiyor; hayrı celbetmenin zamanı geliyor. Yani savunma yerini inşaya bırakıyor. İnançla barışık bir devlet, maneviyatla iç içe bir toplum, adaletle yoğrulmuş bir sistem ihtiyacı giderek daha yüksek sesle dile getiriliyor. Siyasetten ilme, sanattan ekonomiye kadar her alanda yeni bir ruhun doğuşu hissediliyor. Bu doğuşun merkezi ise Türkiye’dir.
Türkiye’nin Kaderi, Ümmetin Yazgısı
Bu topraklar sıradan değildir. Selçuklu burada kuruldu, Osmanlı burada yeşerdi, İslam’ın son büyük temsilciliği buradan dünyaya yayıldı. Bugün yeniden bu misyonun işaretleri görünmektedir. Mazlum ümmetlerin gözü burada, yıkılan İslam coğrafyalarının kalbi buradadır. Türkiye’nin yükselişi, ümmetin dirilişi olacaktır. Bu yüzden yaşanan her kriz, aslında doğum öncesi son kasılmalardır.
Dünya Yeni Hakikatlere Gebe
Bugün Batı’nın paradigması çökmektedir. Modernizm bunalımda, liberalizm tükenmekte, materyalizm insanlığı tatmin edememektedir. İnsanlık yeni bir hakikate muhtaçtır: Tevhid, adalet, merhamet ve hikmet temelli bir yeni medeniyet. Ve bu medeniyetin nüvesi, İslam’dadır. Ancak bu hakikati taşıyacak yeni bir temsil lazımdır. Bu temsilin adayı da Türkiye’dir.
Doğumun Eşiğinde
Her doğum sancılıdır, her doğum zorludur. Ama sancı, doğacak olanın müjdecisidir. Bugün dünya sancı içindedir. Savaşlar, krizler, çözülen sistemler, dağılan dengeler… Tüm bunlar, eski dünyanın ölüm çığlıkları değil; yeni bir dünyanın doğum sancılarıdır. Bu doğumun ebesi ise, tarihsel misyonuyla Türkiye olabilir. Ancak bu, sadece siyasal bir iddia değil, ahlakî ve manevi bir sorumluluktur.
Sonuç: Hazırlık Zamanı
İnsanlık yeni bir doğuma hazırlanıyor. Bu doğumda Türkiye’nin rolü büyüktür. Fakat bu rol, sadece bir ülkenin değil, bir ruhun, bir imanın, bir medeniyet tasavvurunun ayağa kalkmasıyla mümkün olacaktır. O hâlde bu çağrıyı duyan herkesin üzerine düşen görev, bu doğuma ruh ve emek vermektir. Çünkü dünya doğumda. Ve doğacak olan, belki de yeniden “insan”dır.
Özet:
Türkiye yüz yıldır şerri defetme mücadelesi vererek savunma safhasını yürütmüştür. Artık bu mücadele, hayrı celbetmeye, yani inşa safhasına evrilmektedir. Türkiye’nin yeniden dirilişi, sadece kendi kaderini değil, ümmetin ve insanlığın da geleceğini etkileyecek bir misyon taşımaktadır. Dünya ise büyük bir değişimin, yeni bir hakikatin doğum sancılarını yaşamaktadır. Bu doğumun önderliğini yapacak manevi güce sahip tek ülke Türkiye’dir.
*******
Bunun içinde bu kutsal emaneti taşıyacak donanımlı, maneviyat erleri olan Asım’ın Nesillerine ihtiyaç var. Madde ve manayı iki eline alan, asırlardır küs ve uzak olan akıl ve kalbi birleştirecek yeni bir nesle ve yeni bir kana ihtiyaç var.