İnsandaki Gizli Duyular: Saika, Şaika ve Beş Duyunun Ötesi
İnsandaki Gizli Duyular: Saika, Şaika ve Beş Duyunun Ötesi
Giriş: Beş Duyu ile Sınırlı mıyız?
İnsan denilince ilk akla gelen, dış dünyayla temas kurduğu beş duyusudur: Görme, işitme, tatma, koklama ve dokunma. Bu duyular, maddî âlemle ilişkimizin temel araçlarıdır. Ancak insan, sadece bedenden ibaret değildir. Ruh, kalp, vicdan ve sır gibi daha derin katmanları olan bir varlıktır. Bu derinlik, beş duyu ile sınırlı olmayan başka his ve algıların da varlığını zorunlu kılar.
Saika ve Şaika: Beş Duyunun Ötesinde İki Latîfe
Bediüzzaman Said Nursî, “saika” ve “şaika”dan bahseder. Bunlar, klasik fizyolojik duyular gibi değil; ruhun ve kalbin incelikli latifeleri, manevi duyularıdır.
1. Saika (Vicdani Algı – İdrak Edici Sezgi)
Anlamı: “Çeken, yönlendiren kuvvet” manasına gelir.
Mahiyeti: Saika, insanın vicdanında ve ruhunda Allah’a, hakikate ve hikmete yönelen bir kuvvet olarak tanımlanabilir. İnsan bazen herhangi bir bilgiye sahip olmadığı hâlde içten gelen bir sevk ile doğruya yönelir. Bu, saika duygusunun bir yansımasıdır.
İşlevi: Saika, insanı hayra, doğruya ve manaya yönlendiren bir dahili çekim gücüdür.
2. Şaika (İlahi Aşka Açılan Latîfe)
Anlamı: “Lezzet alma, iştiyak duyma hissi” manasına gelir.
Mahiyeti: Şaika, insanın bir şeyi derin bir arzu, lezzet ve muhabbetle istemesidir. Ancak bu hissin merkezinde genellikle manevi bir yönelim, özellikle de Allah’a sevgi ve yakınlık arzusu vardır.
İşlevi: Şaika, ibadet, tefekkür ve marifetullah gibi yüksek tecrübelerde derin bir tat ve lezzet almayı mümkün kılar.
Bu iki duyu, insana yaratılış maksadını sezdirmek, onu ilahî hakikate yönlendirmek üzere fıtratına yerleştirilmiştir. Bunlar, ne cismanîdir ne de dünyevî hazlara dayalıdır; daha çok ruhun Allah’a açılan pencereleridir.
Beş Duyunun Ötesindeki Diğer Duyular
Bilimsel ve felsefi olarak da insanın sadece beş duyudan ibaret olmadığı kabul edilmektedir. Psikoloji, nörobilim ve tasavvuf gibi alanlarda ele alınan bazı duyular şunlardır:
Altıncı His (Sezgi): Bilinçaltı verilerden yola çıkarak anlık doğru kararlar verme becerisi.
Zaman Algısı: Zamanın geçişini hissetme, olaylar arasında süre bağlantısı kurma.
Propriyosepsiyon (Bedensel Farkındalık): Vücudun uzaydaki konumunu fark etme duygusu.
Denge (Vestibüler Duyu): İç kulaktaki yapıların sağladığı, yerçekimine göre hareket algısı.
Açlık-Susuzluk Duyusu: Homeostatik dengeyi koruma yönlü dahili hisler.
Vicdan: Doğruyla yanlışı ayırt eden dahili ses.
İlham: Beşeri idrakin ötesinden gelen, ani ve bütüncül anlayış hâli.
Tasavvuf ve hikmet literatüründe ise bunlara kalp gözü (basiret), sır, hafî, ahfâ gibi daha derin latifeler eklenmiştir. Bunların her biri, hakikati başka bir pencereden görmemizi sağlar.
Hikmetli ve İbretli Bir Değerlendirme
Beş duyunun ötesine geçemeyen bir insan, sadece görünene hapsolur. Saika’sı körelmiş bir ruh, yönünü şaşırır. Şaika’sı ölmemiş bir kalp ise hakikate iştiyakla koşar. Modern insan, bilgiye boğulurken hikmeti unutmakta, göze takılırken kalbi ihmal etmektedir. İşte bu noktada Saika ve Şaika gibi duygular, insanı nefsin karanlığından hakikatin nuruna taşıyan dahili pusulalardır.
Özet
İnsanda sadece beş duyu yoktur. Saika ve Şaika gibi latîfeler, ruhun hakikate yönelişini sağlayan dahili duyulardır. Saika yönlendirici sezgi; Şaika ise manevi lezzeti alma kabiliyetidir. Bunlara ek olarak, sezgi, vicdan, ilham, denge ve zaman algısı gibi birçok duyusal ve dahili kabiliyeti de insanda mevcuttur. İnsanı sadece maddeyle tanımlamak eksik bir bakış olur; çünkü insan, hem beden hem ruh, hem akıl hem kalpten oluşur. Beş duyunun ötesine geçen insan, kendini ve Rabbini tanıma yolunda gerçek yolc