Hayatla Ölüm Arasındaki İnce Perde: Uyku

Hayatla Ölüm Arasındaki İnce Perde: Uyku

Her gece, hayatla ölüm arasında kurulan ince bir köprüden geçiyoruz: Uyku. İnsan farkında olmadan her gün ölümün bir provasında yer alıyor. Nefesler yavaşlıyor, bilinç kapanıyor, ruh bir başka âleme çekiliyor. Gözlerimiz kapanırken dünya arkamızda kalıyor, irademiz teslim alınıyor. Ve sabah, bir diriliş gibi tekrar hayatın eşiğinde açılıyor gözlerimiz. İşte bu yüzden uyku, sadece biyolojik bir ihtiyaç değil, aynı zamanda ölümün küçük kardeşi; ilahi bir sır, berzahî bir hatırlatmadır.

Sonsuz aleme geçişin adeta bir provasıdır.
Ruhun sonsuzlukta cevalanının bir antrenmanıdır.
Sonsuz özgürlüğün ilk adımıdır.
Yorgun düşen ruhun ve Bedenin istirahatıdır.
Dünyanın ahiretteki hatırasıdır.

Uyku: İlahi Kudretin Sessiz Tebliği

Kur’an, uykuyu doğrudan Allah’ın bir ayeti olarak zikreder:

> “Geceyi size elbise, uykuyu dinlenme kıldık.”
(Nebe’, 9)
“Allah, insanların ruhlarını ölümleri anında, ölmeyenlerin ruhlarını ise uykularında alır.”
(Zümer, 42)

Bu ayetler bize gösteriyor ki, uyku sadece biyolojik değil, metafizik bir eylemdir. Ruh, bedenle olan bağını geçici olarak gevşetir. Adeta ölüme kısa bir ziyarettir bu.

Berzah Kapısı: İki Âlem Arası Bekleme

Uyku, bir sınır hattıdır; yaşam ile ölüm, bilinç ile bilinçsizlik, fizik ile metafizik arasında gerilen zar gibi. Tıpkı kabir gibi… Uyanmak mümkün olduğu için hâlâ dünya ile bağlantılıdır; ama bilinç gittiği için ölümle komşudur. Rüya âlemi bu berzahın izdüşümüdür. Rüyalar, ruhun daha yüksek boyutlara temas ettiği manevi seyirlerdir. Bu yönüyle uyku, insanın sınırlı aklının kavrayamayacağı genişlikte bir sır hazinesidir.

Her Gece Bir Ölüm Tatbikatı

Düşünün: Her gece yatağa girerken bir anlamda teslim oluyoruz. Ne zaman uyanacağımızı bilmiyoruz. Belki de uyanamayacağız. Ne garantimiz var? İşte bu bilinçle yatağa girmek, her geceyi bir “tevbe gecesi”, her sabahı bir “diriliş sabahı” kılar. Yatmadan önce yapılan dualar, sabah uyanınca söylenen hamd sözleri hep bu bilincin yansımasıdır. Uyku, bize ne kadar aciz olduğumuzu, ne kadar teslim olmaya mecbur bulunduğumuzu hatırlatır.

Modern Zihin ve Uykunun Hikmeti

Batı’nın seküler aklı uykuyu sadece beyin faaliyetlerinin düzenlenmesi, bedenin dinlenmesi olarak görür. Oysa bu maddeci bakış, hakikatin sadece gölgesidir. Rüyaları tesadüfi zihinsel oyunlar olarak tanımlar. Fakat her bir rüya, kimi zaman bir uyarı, kimi zaman bir haber, kimi zaman bir işarettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Müminin rüyası vahyin kırk altıda biridir” buyurmuştur. Bu bile uykunun ne kadar yüksek bir manevi mahiyet taşıdığını gösterir.

Son Durak Ölüm: Kalıcı Uykunun Kapısı

Uyku bir hazırlıktır. Asıl uyku, bedenin toprağa, ruhun âhirete gidişidir. Kabir uykusundan uyanış ise kıyamettir. İnsan her sabah uyanarak dirilişi yaşarken, ölümle birlikte asıl uyanışa hazırlanır. Bir hadis-i şerifte bu hakikat şöyle anlatılır:

> “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.”
(İmam Gazali’nin nakliyle)

O halde her uyku, bir uyarıdır. Her sabah, bir fırsattır.

Sonuç ve Özet

Uyku, ilahi rahmetin bir tecellisi, ölümün habercisi, hayatın gizemli kardeşidir. Ruhun kısa süreli olarak dünyadan çekilmesi, insana acizliğini, faniliğini ve Rabbine muhtaç oluşunu hatırlatır. Rüyalar ise bu berzahî geçişin şahitleridir. Her gece, aslında ölümün bir tatbikatı; her sabah ise bir dirilişin işaretidir. İnsan, bu bilinci taşıdıkça, uyku da ölüm de korku değil, hikmet olur.

ÖZET:
Uyku, hayatla ölüm arasında ilahi bir geçit ve ruhun dinlenme durağıdır. Her gece geçici bir ölüm, her sabah bir diriliş gibidir. Rüyalar ise berzah âleminin izdüşümleridir. Bu yönüyle uyku, insana hem faniliğini hem de ahiret yolculuğunu hatırlatan ibretli ve derin bir tecrübedir.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 10th, 2025