KUR’ÂN-I KERÎM’DE MİZAN, ÂLEMDE NİZAM VE İKİSİ ARASINDAKİ MUVAZENE

KUR’ÂN-I KERÎM’DE MİZAN, ÂLEMDE NİZAM VE İKİSİ ARASINDAKİ MUVAZENE

İnsanoğlu, varlığını sürdürebilmek için sadece fiziksel gıdaya değil, aynı zamanda hikmete, adalete ve dengeye muhtaçtır. Kur’ân-ı Kerîm, bu ihtiyaçlara cevaben, pek çok kavramı insana sunar. Bunlardan biri de “mizan”dır. Mizan, sadece terazi anlamına gelmez; adaletin, ölçünün ve dengeli oluşun remzidir. Âlemlerin Rabbi, her şeyi bir ölçü ile yaratmıştır. Bu ölçüye sadakat, hem kâinatta düzenin hem de toplumda huzurun teminatıdır.

Mizan: İlâhî Ölçü ve Adalet

Kur’ân’da mizan, hem maddî hem de manevî sahada İlâhî bir ölçü olarak anlatılır:

> “Gökleri Allah, mizan ile yükseltti. Sakın dengeyi bozmayın.”
(Rahman, 55/7-8)

Bu ayet, bize iki şeyi bildirir: Birincisi, kâinatın harikulade düzeni ilâhî bir ölçüye dayanır. İkincisi, insan bu dengeye müdahale ettiğinde zulüm baş gösterir. Mizan; terazidir, ama aynı zamanda kainat kitabında her varlığın yerli yerinde ve hikmetle bulunmasının ismidir.

Nizam: Âlemin Sükûneti

Nizam, bir şeyin kendi yerinde ve düzeninde olmasıdır. Güneşin doğması, mevsimlerin değişmesi, elektronların yörüngede dönmesi hep bu nizamın bir neticesidir. Bu düzen, tesadüfün değil, ilim, irade ve hikmet sahibi bir Zât’ın eseridir.

> “O, her şeyi bir ölçüye göre yaratmıştır.”
(Kamer, 54/49)

İnsan, bu nizamdan ibret almalı, kendi hayatında da bir düzen kurmalıdır. Aksi hâlde kaos kaçınılmaz olur. Zira iç dünyasında nizamı kuramayan bir insan, dış dünyaya da karmaşa taşır.

Muvazene: Aradaki İnce Ayar

Mizan ve nizam kavramları, birbirinden ayrı değil, birbirini tamamlayan iki hakikattir. Muvazene ise bu ikisi arasında kurulan köprüdür. Muvazene, dengeye sadakat demektir. Ne eksik, ne fazla… Aşırılıklardan uzak, mutedil bir yol…

Kur’ân’ın ifadesiyle:

> “Ağırlığı tastamam yapın, teraziyi eksik tutmayın.”
(Rahman, 55/9)

Bu emir, sadece alışverişte değil, ibadette, muamelede, sevgide ve hatta öfkede dahi ölçülü olmamız gerektiğini gösterir. Muvazene, hayatın her alanına sirayet etmelidir. Sevgi nefretle, umut korkuyla, çalışma dinlenmeyle, kalp akılla dengelenmelidir.

Bozulan Denge ve Neticeleri

İnsan, mizanı bozduğunda sadece kendi hayatında değil, tabiatta da fesada sebep olur. Ekolojik felaketler, sosyal kargaşalar, ekonomik krizler hep bozulan mizanın birer tezahürüdür. Yeryüzünde adaletin eksikliği, kalplerde merhametin azalmasıyla birleşince insanlık, kendi eliyle kendi düzenini yıkmaktadır.

> “İnsanların elleriyle kazandıkları yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı.”
(Rum, 30/41)

Sonuç Yerine: Mizanlı Bir Hayatın İnşası

Kur’ân, sadece okunmak için değil, yaşanmak için inmiştir. Mizan kavramı, bize sadece adaletli olmayı değil, hikmetli yaşamayı da öğretir. Kâinattaki nizamdan ibret alıp kendi iç dünyamızda muvazene kurarsak hem ferdi hem içtimai saadet mümkündür.

İnsan, kendi kalbinde mizanı kurarsa, hayatında da nizamı bulur. Muvazene, sadece terazide değil, dilde, kalpte, niyette ve davranışta da olmalıdır. Zira denge, İlâhî bir emirdir; ona tabi olan kurtulur, onu bozan helake sürüklenir.

ÖZET:

Bu makalede Kur’ân-ı Kerîm’de geçen mizan kavramı ile âlemdeki nizamın İlâhî bir ölçüye dayandığı anlatılmaktadır. Mizan, adalet ve ölçüyü; nizam, varlıklar arası düzeni; muvazene ise bu iki unsur arasındaki dengeyi ifade eder. Kur’ân, insana hem iç dünyasında hem de sosyal hayatında bu dengeyi korumasını emreder. Mizanı bozan insan, hem kendi iç huzurunu hem de dünyanın düzenini sarsar. Denge üzerine kurulu bir hayat ise hem ferdî saadet hem de toplumsal huzurun anahtarıdır.

 

Loading

No ResponsesMayıs 9th, 2025