Ayrıştırmanın Kıskacında Bir Millet: İhtilafın Gölgesinde Direnişin ve Birliğin Hikmeti

Ayrıştırmanın Kıskacında Bir Millet: İhtilafın Gölgesinde Direnişin ve Birliğin Hikmeti

Giriş

Tarihin her döneminde milletler, zaman zaman içerden ve dışardan gelen ayrıştırma çabalarına maruz kalmışlardır. Türkiye, özellikle son yüzyılda bu sarsıcı süreçleri defalarca yaşamıştır. Ne yazık ki, bu topraklarda çatışma, kutuplaşma, bölünme ve ihtilaf üretme çabaları bir politika aracı hâline getirilmiş; toplumun ortak değerleri zayıflatılmış, kardeşlik damarları tahrip edilmiştir.

1. Tarih Tekerrürden İbaret midir?

Osmanlı’nın son döneminde “İttihat ve Terakki” ile başlayan iç mücadeleler; Batı’nın da teşvikiyle Arap-Türk, Kürt-Türk, Alevi-Sünni ayrımları körüklenmişti. Emperyalist güçler “böl, yönet” ilkesini uygularken yerli iş birlikçiler de bu planlara malzeme olmuştu. Bugün hâlâ aynı fitne odaklarının, farklı aktörlerle ama benzer senaryolarla sahnede olduğunu görmek mümkündür.

2. Farklılıklar Zenginlikken Nasıl Tehdit Oldu?

Kur’an’da “Sizi kavimler ve kabileler hâlinde yarattık ki tanışasınız” (Hucurât, 13) buyrulurken; neden birileri ısrarla bu farklılıkları çatışma zemini hâline getiriyor? Çünkü çözüm barıştır; barış ise istikrar, güven, kalkınma ve bağımsızlık getirir. Oysa bazı odaklar, bu milletin barış içinde büyümesinden rahatsızdır.

3. Sürekli Tansiyonun Arkasındaki Derin Hesap

Toplumsal kutuplaşmanın sürdürülebilir hâle getirilmesi için medya, akademi, siyaset ve sosyal medya üzerinden bilinçli manipülasyonlar yapılmaktadır. Her dönem bir başka fay hattı harekete geçirilmekte: Laik-dindar, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağcı-solcu… Tüm bu ayrımlar bir amaç için işlenmektedir: Kökten bir çözüm değil, sürekli çözümsüzlük.

4. Hikmet: İhtilaf Rahmetti, Ne Zaman Fitne Oldu?

Hz. Peygamber’in (s.a.v.), sahabe arasındaki görüş farklılıklarını hikmetle yönettiğini görüyoruz. Farklı düşünmek fitne değil, rahmetti. Ancak günümüzde farklılık, düşmanlaştırmaya dönüştürülüyor. Çünkü hikmet terk edilince, ihtilaf rahmet değil, belaya dönüşür. Risale-i Nur’da Bediüzzaman bu konuda der ki:

> “Tarafgirlik eğer hak namına olsa, haklılara melce olabilir. Fakat şimdiki gibi garazkârâne, nefis hesabına olan tarafgirlik, haksızlara melcedir ki, onlara nokta-i istinad teşkil eder. Çünkü garazkârane tarafgirlik eden bir adama şeytan gelse, onun fikrine yardım edip taraftarlık gösterse, o adam o şeytana rahmet okuyacak. Eğer mukabil tarafa melek gibi bir adam gelse, ona -haşa- lanet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek.”

5. Çözüm Nerede?

Çözüm, yeniden kardeşlik hukukunu inşa etmektedir. Düşmanlıklar üzerinden siyaset üretenlerin değil; muhabbeti esas alanların sesinin yükselmesidir. Zira bu milletin mayasında birlik vardır. Bu mayayı bozmaya çalışanlara karşı en büyük direniş, birbirimizi Allah için sevmektir.

6. Bir İbret Tablosu: Endülüs’ün Çöküşü

Endülüs İslam Medeniyeti, iç ihtilaflar sebebiyle yıkıldı. Aynı dine, aynı kültüre, aynı medeniyete mensup topluluklar; mezhepler ve kabileler üzerinden bölündü. Dışarıdan gelen düşman, içerideki bölünmüşlüğü fırsat bildi. Ve 800 yıllık bir medeniyet, iç çekişmelerle tarihe karıştı. Bu örnek, Türkiye için ciddi bir uyarıdır.

SONUÇ VE ÖZET:

Türkiye’de süregelen ayrıştırma ve ihtilaf iklimi, yalnızca birer politik gelişme değil; derin stratejilerin birer parçasıdır. Tarih, bu toprakların birliğini hedef alan tuzaklarla doludur. Bugün yaşanan kutuplaşmalar, bir milletin zihin ve gönül dünyasını kuşatma altına almıştır. Oysa çözüm; yeniden “bir millet, bir yürek” olmaktır. Hikmet, muhabbet ve kardeşlik; bu karanlık senaryoları boşa çıkaracak yegâne reçetedir.

ÖZET: Bu makale, Türkiye’de sürekli diri tutulan ihtilaf ve ayrıştırma ortamının tarihi köklerini, günümüzdeki yansımalarını ve manevi çözüm yollarını ele almaktadır. Farklılıkların çatışma unsuru değil, rahmet kaynağı olması gerektiği vurgulanmakta; birlik ve kardeşlik içinde yaşamanın hem dini hem de tarihi bir zorunluluk olduğu ifade edilmektedir.

Loading

No ResponsesMayıs 9th, 2025