Kırılma Noktasında Ümmet: Din Savaşı mı, Diriliş Çağrısı mı?

Kırılma Noktasında Ümmet: Din Savaşı mı, Diriliş Çağrısı mı?

Giriş: Zamanın Ruhu ve Kıyametin İşaretleri

Dünya yeni bir eşiğe geldi. Savaşlar artık sadece toprak ya da kaynak için değil, kimlik, inanç ve aidiyet üzerine kurulu hale geldi. Bu da gösteriyor ki çağın fitnesi, önce kalpleri sonra şehirleri yakıyor. Hindistan’ın Pakistan’daki camilere yönelik saldırıları ve İsrail’in bu saldırılara koşulsuz desteği, olayların sadece bölgesel değil, küresel bir kırılmaya işaret ettiğini açıkça göstermektedir. Bu, klasik bir savaş değil; dinlerin, ideolojilerin ve medeniyetlerin bilek güreşidir. Ve tam bu noktada, “İttihad-ı İslam” artık romantik bir ideal değil, bir varoluş ve zorunluluktur.

1. Tarihî Arka Plan: Böl ve Yut

Hindistan alt kıtası, İslam’ın doğuyla buluştuğu en stratejik coğrafyalardan biridir. 1000 yıldan fazla bir süre Müslüman idarecilerin hâkimiyetinde kalan bu topraklar, İngilizlerin kurguladığı “böl ve yönet” stratejisiyle kanla ayrılmıştır. 1947’deki bölünme sırasında yaşanan vahşet, Hindistan ve Pakistan arasındaki kırılmayı derinleştirmiştir. Keşmir meselesi ise, bu bölünmenin hâlâ kapanmamış kanayan bir yarasıdır.

Bugün yaşananlar, sadece bu tarihi kırılmanın yankısı değildir; aynı zamanda Batı’nın ve İsrail’in, “birlik olmamış” İslam dünyasını kontrol altında tutma stratejisidir. Pakistan gibi nükleer bir İslam ülkesini sindirmek, hem coğrafi hem de itikadî planda bir domino etkisi oluşturacaktır.

2. Hedef Cami: Bir Mabedin Vurulması, Bir Ümmetin Yaralanmasıdır

Camilere yapılan saldırılar, maddi bir hedefin ötesinde, manevî bir mesaja sahiptir. Cami, sadece bir ibadethane değil, bir ümmetin kalbidir. Camiyi vurmak, o milletin manevî damarını kesmektir. Bilal Camii’nin hedef alınması, sadece tuğladan yapılmış bir yapının değil, o ismin hatırlattığı sahabe ruhunun hedef alınmasıdır.

Tarih boyunca din savaşlarının sembolü mabetler olmuştur. Haçlılar Kudüs’e girdiklerinde Mescid-i Aksa’yı kirletti. Endülüs’te camiler kiliseye çevrildi. Şimdi de yeni bir haçlı ruhu, Hindistan üzerinden İslam’a meydan okumaktadır. Lakin bu meydan okuma, ümmeti ya birleştirecek ya da paramparça edecektir.

3. İttihad-ı İslam: Bir Fikirden Fazlası

Bu ümmetin kurtuluşu, ancak ittihad-ı İslam’dadır. Bu, sadece siyasî bir birliktelik değil, inançta, ahlakta, hedefte ve kardeşlikte bir birleşmedir. Bugün Pakistan yanarken, Endonezya susmamalıdır. Gazze bombalanırken, İstanbul yalnız kalmamalıdır. Zira Müslümanlar bir bedenin organları gibidir. Bir yer acıyorsa, diğerinin sükûnu haramdır.

İttihad-ı İslam, “tek bir halife” ya da “tek bir bayrak”tan önce, tek bir vicdanda birleşmeyi gerektirir. Ortak acılar, ortak dualar doğurmalı; bu dualar, ümmetin kalbini uyandırmalıdır.

4. Neden Şimdi? Zamanın İlahi Ayetleri

Kur’an bize haber verir: “Fe kad câe eşrâtuhâ” (Muhammed, 18). Kıyametin işaretleri geldi. Fitne, zamanın ruhunu istila etti. Dün Gazze, bugün Pakistan… Yarın neresi? Din adına yapılan zulümler, artık küresel bir koordinasyon içinde yürütülüyor. Bu sistematik baskıya karşı ümmet, sadece duygularla değil, stratejiyle, birlikle ve ferasetle karşı koyabilir.

İnekleri tanrılaştıranlarla, gökleri ve yerleri yaratan Allah’a kulluk edenler arasındaki savaş, artık ideolojik değil, metafizik bir cepheye taşınmıştır. Bu savaş, ahirete inananlarla dünyayı ilahlaştıranlar arasındadır.

5. Diriliş İçin Reçete: Dava Şuurunu Yeniden Kuşanmak

Bugün yapılması gereken, her ferdin kendini “ümmetin temsilcisi” olarak görmesidir. İslam, sadece camide yaşanmaz; diplomasi, medya, ekonomi, teknoloji her alanda direniş gerektirir. Hindistan’ın attığı bombalar kadar, sessiz kalan Müslüman ülkelerin ilgisizliği de öldürücüdür.

Mücadele bir ümmet şuuruyla verilmeli, tarihî miras yeniden diriltilmeli, mezhep kavgaları değil, tevhit eksenli birlik ön plana çıkmalıdır. İttihad-ı İslam için evvela zihniyet ittihadı, ardından fiilî dayanışma gelir.

Sonuç: Son Kale Ayaktadır Ama Kuşatılmıştır

Bugün İslam dünyası, bir vücudun kalbi hükmünde olan Pakistan üzerinden saldırıya uğramaktadır. Bu saldırılar, sadece bir ülkeye değil, tüm ümmete yönelmiştir. Bu yüzden, her Müslümanın duası, duasıyla birlikte gayreti, gayretiyle birlikte basireti olmalıdır. Unutmayalım, ümmetin dirilişi ya birlikte olacak, ya hiç olmayacak.

Makale Özeti:

Hindistan’ın Pakistan’a yönelik cami saldırıları, sadece bölgesel bir çatışma değil, küresel bir dinî hesaplaşmadır. Bu gelişmeler, İttihad-ı İslam’ın artık kaçınılmaz bir zaruret olduğunu göstermektedir. Tarihî, itikadî ve siyasî yönleriyle bu birlik sağlanmadıkça, ümmet yeni felaketlerden kurtulamayacaktır. Diriliş ise ancak kardeşlik, basiret ve imanla mümkündür.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 8th, 2025