Rabbimizi Gönderdiği Kitaplara Sorduğumuzda Aldığımız ve Alacağımız Cevaplar

Rabbimizi Gönderdiği Kitaplara Sorduğumuzda Aldığımız ve Alacağımız Cevaplar

İnsanlık tarihi boyunca kul ile Rabbi arasında kurulan en büyük köprü, ilahi kitaplar olmuştur. Allah (c.c.), kulunun nefsin dar kalıplarına sıkışmaması, aklın şaşkınlığında kaybolmaması, kalbin susuzluktan çatlamaması için kelâmını indirmiştir. Bu kitaplar, gökten inen rahmet mektupları, karanlıkları delen nur fenerleri ve hayata mana kazandıran ilahi hitaplardır.

Bir insan, kalbini açarak bu kitaplara şöyle bir soru sorsa:

> “Rabbim kimdir, O nasıldır?”

Bu kitaplar, kendi dillerince ama aynı hakikati dile getirerek cevap verirler.

I. Tevrat: Korkuyla Tanınan Yücelik

Tevrat, özellikle İsrailoğullarına indirilen, Hz. Musa (a.s.) vasıtasıyla gelen mukaddes bir kitaptır. Onun sayfalarına yöneldiğimizde bir kudret Rabbi ile karşılaşırız. Dağları titreten, denizi yaran, ateşi söndüren bir Rab. Adaleti celaliyle birlikte tecelli eden; azameti karşısında secdeye kapanılan bir Allah.

Tevrat der ki:

> “Rab tektir, Ondan başkası yoktur. O her şeye kadirdir.”

Ancak zamanla bu kitap tahrif edilince, bu cevabın berraklığı da bulandı. İlahi kudretin yerine beşerî vasıflar sızdı. Bu yüzden bugün Tevrat’a sorulan sorular, eksik ve yanlış cevaplar üretmektedir.

II. Zebur: Rahmetle Akan Ses

Zebur, Hz. Davud (a.s.)’a indirilen, veciz ve şiirsel ifadelerle dolu bir kitaptır. Rabbini soran bir kalbe onun cevabı, rahmetle dokunan, kalbi teskin eden bir nitelik taşır.

> “Rabbim benim çobanımdır, eksikliğim olmaz.”

Zebur’da Allah, kuluna yakın, merhametiyle saran, dualara cevap veren bir zat olarak tasvir edilir. Kalbin lisanıyla konuşan bir kitaptır. Ancak o da zamanla tahrife uğramış ve asli cevabının berraklığı kaybolmuştur.

III. İncil: Sevgide Buluşan Kudret

İncil, Hz. İsa (a.s.)’a gönderilen ve insanlığa rahmetin, sevginin ve bağışlamanın önemini hatırlatan bir kitaptır. Rabbini sorana şu cevabı verir:

> “Göklerde olan Yaratıcınız, merhametlidir.”

İncil’in aslı, Allah’ı seven, bağışlayan ve affeden bir Rab olarak gösterir. Ama bu sevgi, eğer kudret ve azametle dengelenmezse, Rabbini sadece pasif bir iyilik kaynağına dönüştürür. Bugünkü İncil’lerde ise teslis (üçleme) anlayışı, bu cevabı ilahi olmaktan çıkarıp beşerileştirmiştir.

IV. Kur’ân-ı Kerîm: Her Cevabın Mükemmel Tamamı

Ve sıra geldi Kur’ân-ı Azîmüşşân’a… Ona bu soruyu sorduğumuzda, cevabı açık, berrak, kuşatıcı ve sarsıcıdır:

> “De ki: O Allah birdir. Allah Samed’dir. Doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O’nun dengi değildir.” (İhlâs Suresi)

Kur’ân, Allah’ın birliğini, hiç bir şeye muhtaç olmadığını, mekândan ve zamandan münezzeh olduğunu, rahmet, hikmet, azamet ve adaletiyle her an iş başında olduğunu bildirir. Diğer kitapların eksik bıraktığı her yönü tamamlar.

Kur’ân sadece bilgi vermez; aklı ikna eder, kalbi doyurur, nefsi terbiye eder, ruhu yükseltir.

V. Bugün Bu Kitaplar Bize Ne Der?

Tevrat, eğer tahriften arınsaydı, “Rabbini kudretiyle tanı” derdi.

Zebur, “Rabbini kalbinle hisset” derdi.

İncil, “Rabbini sev ve merhamet et” derdi.

Kur’ân ise hepsini derleyip toparlar ve der ki:

> “Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih eder. Mülk O’nundur, hamd O’nadır, O her şeye kadirdir.” (Tegabun 1)

Özet:

İlahi kitaplara “Rabbimiz kimdir?” diye sorduğumuzda, her biri kendi zamanının lisanıyla ama aynı hakikati anlatır: Allah birdir, eşi benzeri yoktur, kudreti sonsuzdur, merhameti sınırsızdır. Ancak bu cevapların en berrak ve değişmemiş hali Kur’ân’dadır. Kur’ân, hem önceki kitapların mirasını taşır hem de onları tashih eder. Rabbini arayan bir kul, bu kitaplara kalbiyle yönelirse, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” hitabına muhatap olur ve “Belâ” cevabını yeniden verir.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 6th, 2025