KALPLERİ TİTRETEN AYETLER
KALPLERİ TİTRETEN AYETLER: Âlimlerin Gönlünde Yankılanan İlâhî Kelam
Kur’an bir okyanustur. Her dalgası, her kıyısı başka bir hikmetle parlar. Fakat bazı ayetler vardır ki, sanki kalbin merkezine iner, ruhun derinliklerinde bir sarsıntı yapar. Asırlar boyunca nice müfessir, arif ve alim, bu ayetlerle sarsılmış; kimisi ağlamış, kimisi secdeye kapanmış, kimisi dünyaya olan bakışını tümüyle değiştirmiştir.
1. “Sizden her biriniz mutlaka oraya uğrayacaktır…” (Meryem, 71)
İmam Fahreddin Râzî, bu ayeti tefsir ederken titreyen bir kalple şöyle der: “Cehennemin üzerinden geçmeyen hiçbir kul yoktur. Mümin kurtulmak için geçer, kafir cezasını bulmak için iner. Ama geçmek, herkese farzdır!”
Bu ayet, takva sahiplerine dahi bir uyarı gibidir. Kurtulmak garanti değil, geçmek kaçınılmazdır. Bu ayet, dünya gafletini dağıtır, kalbi hesaba çeker.
2. “Ey iman edenler! Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölün.” (Âl-i İmrân, 102)
Hz. Ömer (ra) bu ayeti her duyduğunda ağlardı. “Bu nasıl olur?” derdi, “Biz bilmiyoruz ki ölüm ne zaman gelecek, nasıl Allah’a yaraşır şekilde korkabiliriz?”
Bu, bir istikamet çağrısıdır. Hayat boyu titreyerek yaşamak ve son nefesi “Müslüman” olarak verebilmek… İşte bütün mesele bu.
3. “O gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.” (Abese, 34-36)
İmam Gazâlî, bu ayetle uzun uzun düşünürdü: “Dünya sevgileri samimidir ama fanidir. Ahiret günü ise herkes kendi hesabıyla baş başa kalacak.”
İnsan, sevdiklerinden bile kaçacak hale gelirse, neyin kalıcı dostluğu vardır bu fani dünyada? Bu ayet, kalbin bağlarını ebediyete yöneltmeyi öğretir.
4. “Andolsun ki insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını da biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf, 16)
Bu ayeti duyan birçok arif secdeye kapanırdı. Çünkü bu ayet, Allah’ın her an her yerde hazır ve nazır olduğunu fısıldar. Ne bir düşünce saklanabilir, ne bir niyet gizlenebilir…
İnsan her şeyden uzak kalsa da, Rabbine yakın kalır.
5. “İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: “Gelin, kitabımı okuyun!”.” (Hâkka, 19)
Bütün salihlerin duasıdır bu. Çünkü herkes bilir ki, o gün sol eline verilenin yandığı gündür. Ahiret inancı, hayatı terbiye eder. Bu ayet, bir haykırış, bir dua, bir ümit ve aynı zamanda bir titremedir.
SONUÇ YERİNE:
Kur’an, sadece okunmak için değil, yaşanmak için indirilmiştir. Müfessirleri ağlatan, alimleri secdelere götüren bu ayetler, bize bir şeyi hatırlatır:
Kur’an bir hitap değil, bir hitabedir. Kalbe iner, aklı titretir, hayatı değiştirir. Yeter ki biz de onunla konuşalım, onunla düşünebilelim.
Ve belki de en büyük nasip; o ayetlerden biriyle uyanmak, biriyle temizlenmek, biriyle ölçülmek ve sonunda biriyle kurtulmaktır.