Sevinci de Adaletle Paylaşmak: Osmanlı’da Kutlamalar, Ahlâk ve Toplumsal Denge

Sevinci de Adaletle Paylaşmak: Osmanlı’da Kutlamalar, Ahlâk ve Toplumsal Denge

GİRİŞ
Osmanlı toplumunda sevinç, sadece kalpte yaşanmaz; sokağa da, sofraya da yansırdı. Ancak her kutlama, bir ahlak ve ölçü terazisine vurulurdu. Düğünlerden sünnet şenliklerine, fetih törenlerinden nevruz kutlamalarına kadar birçok vesile vardı. Fakat bu neşeler bile kadı defterlerinde kontrol altındaydı. Çünkü sevinç başıboş bırakılırsa taşkınlığa, taşkınlık zulme dönüşürdü.

1. KUTLAMA BİR HAK DEĞİL, BİR EDEP MESELESİYDİ
Osmanlı’da kutlamalar ferdî değil, cemiyetin ortak neşesiydi. Ramazan ve bayramlar, mevlitler, sünnetler, zafer kutlamaları gibi çeşitli vesilelerle toplu etkinlikler yapılırdı. Ancak her biri mahallenin, devletin ve dinin çizdiği sınırlarda kalmalıydı.

Hikmetli Söz:

> “Sevincin fazlası, kalbi azdırır. Ölçüsüz eğlence, ibadeti unutturur.”

2. BAYRAMLAR: HUZURUN VE PAYLAŞMANIN TÖRENİ
Ramazan ve Kurban bayramlarında camiler süslenir, mahyalar asılır, mahalle fukaraları doyurulurdu. Lakin gösterişe kaçan sofralar veya gürültülü eğlenceler hoş karşılanmazdı.

Kadı Defteri Örneği:

1589 İstanbul Kadı Sicili: “Bayram sabahı davulcuların gece vakti mahallede aşırı gürültü yapması sebebiyle mahalle halkının rahatsız olduğu, kadı tarafından ihtar verilerek ‘sükûnetle sevinin’ denilmiştir.”

3. SÜNNET VE DÜĞÜN ŞENLİKLERİ: TOPLUMSAL BİR VAZİFE
Şehzade sünnetleri ya da zengin ailelerin düğünleri bazen haftalarca süren eğlencelere dönüşürdü. Ancak israf, kadın-erkek karma oturumu ya da sokak düzenini bozan taşkınlıklar kadıların doğrudan müdahale ettiği hususlardı.

Kadı Defteri Örneği:

1603 Üsküdar Kadılığı: “Bir sünnet düğününde sokakları kapatıp halkın geçişini engelleyen aileye ‘umuma zarar vermeyecek şekilde sevinin’ hükmüyle ceza verilmiştir.”

İbretli Not:

> “Sevincin şükürsüz olanı, israfa dönüşür. İsraf ise nimetin kesilme sebebidir.”

4. FETİH, ZAFER VE HÜKÜMDAR TÖRENLERİ: ŞÜKÜR İLE GÖSTERİŞİN FARKI
Fetihlerin ardından İstanbul’da yapılan kutlamalar; mehter takımıyla, dua halkalarıyla, kurbanlarla olurdu. Lakin halkın gözüne girmeye çalışanların abartılı davranışları hoş görülmezdi.

Kadı Defteri Örneği:

Fatih Devri Sicili: “Bir tüccarın zafer kutlaması bahanesiyle eğlence tertip edip kadınları aleni gösteriye çıkarması üzerine ‘örfe ve dine mugayir’ olduğu gerekçesiyle para cezası verilmiştir.”

5. NEVRUZ VE MEVSİMSEL KUTLAMALAR
Nevruz, halk arasında yaygın bir eğlence günüydü. Özellikle Anadolu’da piknikler, ateş yakmalar, eğlenceler yapılırdı. Ancak içki içilmesi, oyunların taşkınlığa dönmesi kadıların dikkat ettiği hususlardandı.

Kadı Defteri Örneği:

Konya Kadı Sicili 1667: “Nevruz eğlencesinde içki içip kavga edenlerin cezalandırıldığı, halkın ‘mevsim sevinci şehvet sevincine dönmesin’ diye uyarıldığı belirtilmiştir.”

6. HİKMETLİ KISSA: “GÖSTERİŞİN KURBANI OLAN BİR DAMAT”
Bir zengin adam, oğluna düğün yapar. Borçla, gösterişle, aşırı israfla… Oğlan daha düğünden sonra aylarca borç öder, aile dağılır. Mahkemeye taşınır. Kadı şöyle der:

> “Sevincin yüzü güldürür, ama kalbi borçla kararanın yuvası olmaz. Düğün sevinç değil, sabırla başlar.”

SONUÇ: SEVİNCİ DE ADALETLE YÖNETMEK
Osmanlı’da sevinç, hür bir duyguydu ama başıboş değildi. Mahalle gözetirdi, kadı denetlerdi, toplum ayarlardı. Çünkü Osmanlı biliyordu ki:
“Eğer sevinç, şükrü doğurmuyorsa; ya nefsin esiridir, ya şeytanın vesvesesi.”

SON SÖZ:
Bugün eğlencelerimiz neyi kutluyor, kim üzülüyor farkında mıyız? Gösterişin, israfın ve başıboşluğun hüküm sürdüğü kutlamalar; Osmanlı’nın hikmetli dengesini bizlere yeniden hatırlatmalı.

Loading

No ResponsesMayıs 4th, 2025