Bir Ömürlük Niyet: Osmanlı’da Evlilik, Düğün ve Aile Hukuku

Bir Ömürlük Niyet: Osmanlı’da Evlilik, Düğün ve Aile Hukuku

GİRİŞ
Osmanlı’da evlilik; aşkın ötesinde bir emanet, düğün; sevinçten önce bir sorumluluktu. Kız istemek; ailelerin edep ve istişareyle attığı ilk adımdı. Nikâh ise sadece bir akit değil, ilahi huzurda verilen bir sözdü. Kadı defterlerindeki kayıtlar, evliliğin toplumsal denetimle nasıl bir nizam içinde yürüdüğünü gösterir. Çünkü aile bozulursa toplum da çözülür, nizam zedelenirse millet sarsılırdı.

1. KIZ İSTEME: EDEP, LİYAKAT VE İSTİŞARE İLE
Osmanlı’da kız isteme; günümüzdeki gibi yüzük takma ve çay içmeyle sınırlı değildi. Evvela “ehliyet” aranırdı: damat namazında niyazında mı, işi gücü var mı, aile düzeni sağlam mı? Kız tarafı da sadece güzellik veya zenginlik değil, ahlâk ve terbiyeye bakardı. Damat adayı bir yahut birkaç aracıyla niyetini bildirir, kız tarafı istişare ettikten sonra cevabını bildirirdi.

Bir Osmanlı âlimi şöyle der:

> “Kız istemek, kapı çalmaktır. O kapı, Allah’a açılan bir evse, edep ile girilir. Yoksa niyet değil, nefis konuşur.”

2. DÜĞÜNLER: GÖSTERİŞ DEĞİL, BEREKET VE ŞÜKÜR
Düğünler, mahallenin ortak sevinciydi. Ancak israf yasaktı. Kadı defterlerinde şu tür hükümler yer alır:

Örnek Kadı Hükümleri:

“Bir düğünde aşırı gürültüyle gece geç saatlere kadar eğlence yapıldığı” şikâyeti üzerine kadı tarafından düğün sahiplerine ihtar verilmiş, ‘şükür gecesi, azgınlığa dönmesin’ denilmiştir.

“Bir düğünde kadın ve erkeklerin karışık oturması ve taşkınlık yapılması” üzerine kadı tarafından soruşturma açılmış, vakıf düğün yemeği yardımı geçici süreyle kesilmiştir.

“Bir gelinin çeyiz eşyasında eksik olduğu” iddiasıyla damat ailesi mahkemeye başvurmuş, kadı ‘sözleşmede ne yazıldıysa o verilir, fazlası kalbi kırar’ diyerek karar vermiştir.

Düğünlerde müzik, davul ve mehter de olurdu; ama hep ölçüyle, mahalle rızasıyla ve kadın-erkek mahremiyetine dikkatle yapılırdı.

3. NİKÂH: ŞAHADETLE BAŞLAYAN EMANET AKDİ
Nikâh, kadı huzurunda veya mahalle imamı önünde kıyılırdı. Mehir miktarı yazılır, şahitler alınır, dua edilirdi. Kayıtlara geçerdi. Nikâh sadece erkek ve kadının değil, toplumun huzur ve istikrar sözleşmesiydi.

Kadı Defterlerinden Nikâh Hükümleri:

“Bir mehirin ödenmemesi üzerine kadın boşanmak isteyince” kadı, ‘hak ertelenebilir ama çiğnenemez’ diyerek ödeme emri vermiştir.

“Bir damadın nikâhta söz verip evlendikten sonra evi terk etmesi” üzerine kadı, nikâh şartlarına sadakat gösterilmediği gerekçesiyle boşanma ve tazmin hükmü vermiştir.

“Bir kadın, eşinin şiddetli geçimsizlik gösterdiğini” bildirince kadı, aile büyükleriyle hakem heyeti oluşturmuş; barış sağlanamazsa boşanma kararı verilmiştir.

4. HİKMETLİ KISSA: “BEREKET, ÇEYİZDE DEĞİL, NİYETTE”
Bir köylü, kızını zengin bir tüccara verir. Tüccar çeyizi az bulup hor davranır. Kadı huzurunda kız şöyle der:

> “Benim çeyizim sabrımdır, sadakatimdir. Malı bulan şükreder, insanı bulan sabreder. Hangisine layıksanız orada durun.”

Kadı, damadı azarlar ve şöyle der:
“Kadını eşya sanan, kendini insan zanneder. Çeyiz sayan değil, eşini seven kazanır.”

5. BUGÜNE DERS: AİLE, SADECE NİKÂH DEĞİL, AHLAK İLE KORUNUR
Bugünün düğünleri çoğu zaman gösterişin, borcun ve israfın gölgesinde. Osmanlı’da ise nikâh; kul hakkı bilinciyle, düğün; komşu rızasıyla, evlilik; ahlak ve denetimle yürütülürdü. Kadı defterleri, evliliğin ilahi bir emanet gibi korunduğuna şahittir.

SON SÖZ: NİKÂH, BİR SÖZLE BAŞLAR; AMA ÖMÜR BOYU AHLAKLA DEVAM EDER
Osmanlı’da evlilik, sadece iki kişinin değil, bir medeniyetin dirliğiydi. Bu düzenin sırrı şuydu:
“Nikâhta yalnızca şahitler yoktu; Allah da hazırdı. Ve Allah’ın olduğu yerde ne edepsizlik olurdu, ne israf, ne de zulüm.”

Loading

No ResponsesMayıs 4th, 2025