Yanı Başındaki Cennet: Osmanlı’da Komşuluk Ahlâkı ve Adaleti

Yanı Başındaki Cennet: Osmanlı’da Komşuluk Ahlâkı ve Adaleti”

> “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”
(Hadis-i Şerif, Müslim, İman, 74)

Osmanlı şehirlerinde taş duvarlarla ayrılan evlerin ardında, kalpleri birbirine bağlı bir cemiyet yaşardı. Komşu, sadece yan odadaki değil; yangında ilk su getiren, düğünde ilk sevinen, cenazede ilk omuz verendi. Komşuluk, kan bağı kadar sağlam, din bağı kadar azizdi.

Komşuluğun Temeli: Ahlâk ve Şeriat

Osmanlı’da komşuluk üç temel üzerine kurulmuştu:

1. İslâmî sorumluluk: Komşuya yardım etmek dinî görevdi.

2. Mahalle düzeni: Mahalle imamı ve muhtarı komşuluk meselelerinde hakemdi.

3. Kadı denetimi: Komşu hakları ihlal edilirse, kadıya başvurulurdu.

Komşulukta Uygulanan Temel Prensipler

Zarar vermeme hakkı: Komşunun duvarına zarar veremez, dumanla, sesle rahatsız edemezdi.

İzne dayalı tadilat: Yeni pencere, balkon, kuyu gibi işler komşu rızasına bağlıydı.

Satışta “şüf’a hakkı”: Mal satılacaksa, öncelik komşuya verilirdi.

İhtiyaçta destek: Komşunun hastalığı, yoksulluğu, cenazesi asla görmezden gelinmezdi.

Kadı Defterlerinden Örnekler

1. 1610, Üsküdar Kadı Sicili:
Bir adam, evinin arka kısmına helâ (tuvalet) yapar. Komşusu, kötü kokudan rahatsız olup kadıya başvurur. Kadı keşif yaptırır ve helânın yönünün komşu evden çevrilmesini emreder.

2. 1697, Konya Defteri:
Bir aile gece davul çalarak eğlence yapar. Komşular çocuklarının hastalandığını, yaşlının uyuyamadığını beyan eder. Kadı eğlencenin kamu huzurunu bozduğuna hükmederek yasaklar.

3. 1754, Edirne Sicili:
Bir ev sahibi, duvarına komşusunun izni olmadan pencere açar. Komşu kadıya başvurur: “Mahremiyetim zedeleniyor.” Kadı pencerenin kapatılmasını emreder.

4. 1666, İstanbul Kadı Defteri:
Bir adam evinin çatısından akan suyun, komşunun duvarını çürüttüğünü kabul eder. Kadı hem zararın ödenmesini, hem de çatı tamirini şart koşar.

Mahallede Ahlâk ve Denetim: Birlikte Yaşamanın Adabı

Osmanlı’da komşuluk sadece “yan yana yaşamak” değildi, bir birlikte yaşama hukuku idi. Mahalle imamları ve ihtiyar heyetleri, sorunları mahkemeye gitmeden çözerdi. Ancak çözüm bulunamazsa kadıya gidilirdi.

Komşuluk meseleleri genellikle:

Gürültü

Koku

Sınır ihlali

Mahremiyetin bozulması

Satış ve alımda hak ihlalleri

üzerinden gündeme gelirdi. Kadı ise daima zararın kaldırılması ilkesine göre karar verirdi.

Hikmetli Bir Olay: Duvarın Öbür Tarafı

Evliya Çelebi bir mahallede yaşanan şu olayı anlatır:

> “Bir genç, komşusunun çocuğuna bağırdığı için kadı huzuruna çıkarıldı. Kadı ona şöyle dedi: ‘Komşunun çocuğuna atılan her kötü söz, evindeki bereketi kaçırır. Zira evin duvarı taş olsa da, kalbin duvarı inceciktir.’”

Bu söz, Osmanlı’da komşuluğun sadece fiziksel değil, manevî bir bağ olduğunu gösterir.

Bugüne İbret: Kapılar Açıkken Kalpler Kapalı

Bugün şehirlerde yüksek duvarlar, kameralar, çelik kapılar var ama ne yazık ki komşuluk ruhu yok.

Asansörde selam vermeyen komşular…

Yangında pencereden bakanlar…

Cenazede bile sessiz kalan apartmanlar…

Osmanlı’da ise komşuluk, mahşerde bile delil olacak kadar önemliydi. Hadislerde komşunun şahitliği, bir insanın imanına referans sayılmıştı.

Son Söz: Komşuluk, Allah’a Yakınlık Vesilesidir

Osmanlı, komşuluğu bir dünya hukuku değil, ahiret yatırımı gibi görürdü.
Çünkü komşu, Allah’ın bize “yakın kıldığı” kişidir.

> “Komşuna sahip çık, çünkü bir gün sen de onun duasına muhtaç olabilirsin.”

Loading

No ResponsesMayıs 3rd, 2025