Tartıda Hile, Mizan’da Hesap: Osmanlı’da Ticaret, Aldatma ve Adalet
Tartıda Hile, Mizan’da Hesap: Osmanlı’da Ticaret, Aldatma ve Adalet”
> “Tartıyı tam yapın. Eksik ölçmeyin. Doğru teraziyle tartın.”
(Şuara Suresi, 181-183)
Ticaret, bir milletin midesi kadar ahlâkının da aynasıdır. Osmanlı’da çarşı-pazar sadece malın satıldığı değil, ahlâkın da tartıldığı yerlerdi. Çünkü Osmanlı, ticareti ibadet, aldatmayı ise ahlâk cinayeti sayardı.
Osmanlı’da Ticaretin Temeli: Ahlâk, Şeriat ve Şeffaflık
Osmanlı ticaret düzeni üç temel üzerine kurulmuştu:
1. Şeriat (İslam hukuku): Haram-helal sınırlarını belirlerdi.
2. Örf (yerel ve geleneksel kurallar): Uygulamada esneklik sağlardı.
3. Ahîlik ve lonca sistemi: Mesleki ahlâk ve denetimi temin ederdi.
Esnaf yeminiyle işe başlanırdı:
> “Haramdan sakınacağım, tartıda hile yapmayacağım, müşteriyi aldatmayacağım…”
Ticarette Aldatma Nedir?
Osmanlı’da ticarette aldatma (gabn-i fahiş), çeşitli şekillerde suç sayılırdı:
Tartı ve ölçüde hile
Eski veya bozuk malı yeni diye satmak
Fiyatları yapay olarak yükseltmek (karaborsa, spekülasyon)
Yalan beyanda bulunmak (sözleşme ve alışta)
Kadı Defterlerinden Aldatma Örnekleri
1. 1587, İstanbul Kadı Sicili:
Bir uncu, ekmeklik buğdayı hayvan yemi kalitesinde satarken yakalanır. Tartısında hile vardır. Kadı, ceza olarak hem malına el koyar hem de “zebun” (rezil) edilmesi için mahallenin ortasında teşhir ettirir. Esnaf defterinden çıkarılır.
2. 1643, Bursa Defteri:
Bir tüccar, kumaşları Çin ipeği diye pazarlarken aslında düşük kaliteli Hint ipeği satmaktadır. Şikâyet üzerine kadı huzuruna çıkar. Aldatmanın tespit edilmesiyle müşteri zararı karşılanır, tüccar 10 gün dükkân kapatma cezası alır. Lonca ona “bir daha yaparsan atılacaksın” uyarısı verir.
3. 1702, Edirne Sicili:
Bir baharatçı, bozulmuş zencefili öğütüp satmaktadır. Kadı, seyyar ihtisap görevlilerinin tesbitiyle dükkanı kapatır. Cuma hutbesinde ismi okunarak uyarı verilir: “Müslüman Müslümanı aldatmaz.”
İhtisap ve Denetim: Osmanlı’nın Ticaret Polisi
Osmanlı’da “ihtisap ağaları” denilen zabıtalar çarşıları denetlerdi:
Tartı kontrolü
Mal kalitesi
Etiket uygunluğu
Fiyat spekülasyonu
Hileli mallar imha edilir, esnaf teşhir edilirdi. Bu cezaların temel amacı caydırmak, “korkutmak” değil; ahlâken utandırmak ve düzeltmekti.
Ahîlik: Ahlâkın Sigortası
Her meslek kolu bir loncaya bağlıydı. Ahî reisleri:
Yeni esnafı denetler
Şikâyetleri dinler
Gerektiğinde kadıya bildirirdi
Lonca dışına atılmak, esnaf için manevi idam gibiydi. Çünkü itibarsız kalan bir esnafın çarşıda yeri olmazdı.
Hikmetli Bir Hadise: Tartıya Konan Vicdan
Evliya Çelebi, Bursa’da gördüğü bir bakkalı şöyle anlatır:
> “Adam bir miskal eksik tarttığını fark edince müşterinin ardından koştu. ‘Kul hakkı, hesapsız bırakmaz’ dedi. O miskal ekmeği gözyaşlarıyla verdi.”
Bu olay, ticaretin aslında ahiretle yapıldığı fikrini yansıtır.
Bugüne İbret: Ticaret Artıyor, Ahlâk Azalıyor mu?
Günümüzde:
Reklamla aldatma
Paket içinde eksik mal
Kalitesiz ürünün ambalajla süslenmesi
Dijital ortamda gizli fiyat oyunları
Tüm bunlar, Osmanlı’da en ağır şekilde cezalandırılan “gizli hile” türlerine girerdi.
Ama en büyük fark şu: Osmanlı’da cezalar kalpte başlardı. Bugün sadece kasada.
Son Söz: Tartıda Mizan, Pazarda Vicdan
Osmanlı, ticaretin sadece “alım-satım” değil, bir emanet olduğunu öğretirdi.
Çünkü insanlar Allah’ın rızkını birbirine ulaştırırken sınanır.
Ve ahlâkın bittiği yerde ticaret değil, talan başlar.
İşte o yüzden Osmanlı çarşısında yazardı:
> “Kazancınızda bereket arıyorsanız, vicdanınızı teraziden eksik etmeyin.”