Kalem Tutan Kızlar: Osmanlı’da Kız Çocuklarının Eğitimi
Kalem Tutan Kızlar: Osmanlı’da Kız Çocuklarının Eğitimi”
> “Bir toplumu eğitmek istiyorsan, önce anneleri eğit.”
– Osmanlı maarif nazırı
Bir milletin geleceği, o milletin çocuklarına verdiği kıymetle şekillenir. Osmanlı, kız çocuklarını sadece bir ev hanımı değil; bir medeniyetin taşıyıcısı olarak görmüş, bu yüzden onların eğitimine dair özel bir hassasiyet geliştirmiştir.
1. Kız Çocuklarının Eğitimi Neye Göre Şekillenirdi?
Osmanlı’da eğitim üç temel ayağa dayanırdı:
Dinî terbiye
Ahlâkî değerler
Pratik hayat bilgisi
Kızlar da bu sistemin dışında bırakılmazdı. Özellikle şu alanlarda eğitim almaları teşvik edilirdi:
Kur’an ve ilmihal bilgisi
Okuma-yazma
Terzilik, dikiş, ev ekonomisi
Bazı şehirlerde (İstanbul, Bursa, Edirne) Arapça, Farsça, hatta musiki
2. Kızlar için Okul ve Medrese Düzeni
Sıbyan mektepleri: Kızlar 6-10 yaş arasında Kur’an ve temel okuma-yazma öğrenirdi.
Kızlara mahsus mektepler: 18. yy’dan itibaren özellikle şehirlerde açılmaya başlandı.
Aile içi eğitim: Anne ve büyükanneler başroldeydi. Osmanlı’da “okur-yazar valide sultanlar” bir gelenekti.
3. Kadı Defterlerinden Örnek Hükümler
1. 1672, Üsküdar Kadılığı:
Fatma Hatun’un babası, kızının Kur’an hocasına haftalık 10 akçe verilmesini vasiyet eder. Kadı bu vasiyeti tescil eder.
> Not: Bu, kız çocuklarının eğitiminin babalarca da ciddiye alındığını gösterir.
2. 1735, Bursa Kadılığı:
Zengin bir tüccar, kızına özel bir kadın müderris tayin eder. Kadı, “kızların evde ders alması mahzurlu değildir” diyerek onay verir.
3. 1790, Edirne Sicilleri:
Bir kadın, kızını mektebe göndermek istemeyen kocasını şikâyet eder. Kadı, kız çocuğunun “Kur’an öğrenme hakkı”nı vurgular ve kocaya uyarı verir.
4. Unutulmuş Bir Hikmet: Kızını Okutan Peygamber İzindedir
Osmanlı toplumunda kızına okuma-yazma öğreten baba, hem toplumda takdirle karşılanır hem de dini açıdan sevap kazanmış kabul edilirdi. Çünkü:
> “Bir kız çocuğunu güzelce yetiştirip evlendirene Cennet vacip olur.” (Hadis-i Şerif)
Osmanlı kadısı bu sözü, eğitim talepleri karşısında hatırlatırdı. Zira ilim, kadın-erkek ayrımı yapmaz; kalbi olan herkese farzdır.
5. Eğitimli Kadınların Toplumsal Rolü
Valideler sarayda ilimle yetişirdi, hatta vakıf kurarlardı.
Dindar kadınlar, camilere mektep bağışlardı.
Kadın müderrisler, kızlara ders verir, hatta icazet (diploma) verirdi.
6. Günümüzle Karşılaştırma: Kızlarımız Kimi Taklit Ediyor?
Osmanlı’da:
Kız çocuğu emanetti.
Eğitimi ibadetti.
Kızına ilim veren, duaya mazhar olurdu.
Bugün:
Kız çocuğu çoğu zaman ya ihmal ya da moda yarışına kurban ediliyor.
Eğitim, sadece kariyer için yapılıyor; ahlâkî boyutu eksik.
Rol model, göğsünü örten anneler değil; ekran yıldızları.
7. Hikmetli Bir Olay: Dilsiz Kızın Kalemle Konuşması
Bir kadı sicilinde anlatılır:
Dilsiz bir kız, yazı yoluyla derdini kadıya anlatır. Annesi onun eline kalem vermiştir. Kadı, bu duruma hayran kalır ve der ki:
> “Konuşmayan kız kalemle konuşmuş, anası ona Kur’an’dan bahsetmiş. Annesi cehalete değil, cennete beşik kurmuş.”
Sonuç: Kızını İhmal Eden, Geleceğini Yakar
Eğitim, milletin istikbalidir.
Kızını ilimle donatmayan bir toplum, anneliği zayıflatır. Annelik zayıfsa, milletin temeli çatlar.
Bugün kadını iffetle değil ekranla, hikmetle değil etiketle şekillendiren bir toplum, geleceğini kaybeder.
> “İlk mektep anne kucağıdır. İlk kalem, annenin dilidir.”