Bir Nikâh, İki Dünya: Osmanlı’da Boşanma, Adalet ve Merhamet
Bir Nikâh, İki Dünya: Osmanlı’da Boşanma, Adalet ve Merhamet”
Evlilik, bir yuvanın temeli, toplumun ilk halkasıdır. Boşanma ise bu halkanın çözülmesi, bir binanın çatırdaması gibidir. Osmanlı toplumu, evliliği sağlam temeller üzerine kurmakla kalmamış; boşanmayı da hikmetle, dengeyle ve toplum huzurunu gözeterek düzenlemiştir. Bugün sıkça göz ardı edilen bu adalet terazisi, kadı sicillerinde canlı örnekleriyle bizlere hâlâ ders vermektedir.
İslam Hukukunda Boşanmanın Yeri
Boşanma, İslam’da mubah ama en sevilmeyen helallerden biridir. Osmanlı da bu çizgiyi korumuş; kolaylaştırmamış ama gerektiğinde zorlaştırmamıştır. Kadın ve erkeğin rızası, hakkı, mağduriyeti, şahitler ve süreç titizlikle korunmuştur.
Boşanma Yolları Osmanlı’da Nasıldı?
1. Erkeğin boşama hakkı (talâk): Erkek, şer’î sınırlar içinde tek taraflı boşama hakkına sahipti. Ancak bu keyfî değildi. Kadı huzurunda kayda geçirilmesi gerekirdi. Nikâhta yazılı şartlara aykırı davranılmışsa, kadın da bu duruma itiraz edebilirdi.
2. Kadının boşanma istemesi (hul’ ve muhalaa): Kadın, kocasından boşanmayı talep edebilir, mahkeme aracılığıyla mehirden vazgeçerek anlaşmalı ayrılabilirdi. Zulüm görmesi, nafaka alamaması veya terk edilmesi gibi durumlarda kadı kararıyla boşanma gerçekleşebilirdi.
3. Kadı müdahalesiyle fesih: Kadının hayatı, sağlığı veya onuru tehlikeye düşmüşse; koca nafaka vermez, kayıplara karışır ya da ağır geçimsizlik varsa; kadı, evliliği feshedebilirdi. Bu uygulama, Osmanlı’nın hukukta koruyucu yüzünü gösterir.
Kadı Defterlerinden Boşanma Örnekleri
Osmanlı arşivlerinde yer alan binlerce sicil kaydı, evliliğin ve boşanmanın ne kadar ciddi ve toplum önünde kayıt altına alınan meseleler olduğunu gösterir:
1585 Bursa Sicili: Eşi tarafından terk edilen bir kadın, altı ay sonra kadıya başvurur. Kadı, kocaya üç kez haber gönderir ama gelmeyince, kadının talebiyle evlilik feshedilir. Kadına mehir ödenir, nafaka hakkı tanınır.
1662 İstanbul Kadı Defteri: Aile içi geçimsizlik sebebiyle kadı huzuruna çıkan çift, hâkim huzurunda üç gün düşünme süresi alır. Uyuşmazlık çözülmeyince kadı, hul’ yoluyla kadının boşanmasına hükmeder. Evlilik sonlanırken, çocukların velayeti annenin ailesine verilir.
1710 Edirne Sicili: Eşi tarafından sürekli dövülen bir kadın, şahitlerle birlikte kadıya başvurur. Kadı, kocaya uyarı verir; ancak şiddet devam edince boşanma kararı verir. Kadının güvenliği sağlanır, nafaka bağlanır.
Bu örnekler, boşanmanın Osmanlı’da hem bireysel hak hem de toplumsal sorumlulukla ele alındığını gösterir.
Osmanlı’da Boşanma Kültürü: Ne Kolaycılık Ne Zorluk
Osmanlı toplumunda boşanma asla bir ayıp veya utanç sebebi olarak görülmezdi. Dul kadınlar toplumda dışlanmaz, çalışabilir, yeniden evlenebilir; mehir ve nafaka hakları korunurdu. Aynı zamanda evlilik de çabuk harcanan, modaya kurban edilen bir bağ değildi. Mahalle imamı, akrabalar, yaşlılar önce arabulucu olur, ardından kadı devreye girerdi.
Bu süreç, bugünün “anlık öfkeyle verilen boşanma kararları”nın aksine, düşünülerek, tartılarak ve toplumun desteğiyle işliyordu.
Modern Zamanlara Düşen Gölge
Bugün boşanma oranları hızla artıyor. Nedeni çoğu zaman geçimsizlik değil, tahammülsüzlük. Kimi zaman da kadın, ekonomik şiddetle susturuluyor; erkek, psikolojik baskı altında kalıyor. Aile mahkemeleri yorgun, insanlar kırgın.
Osmanlı, evliliği sevgi kadar sorumluluk, boşanmayı ise hakkaniyet ve hikmet ölçüsünde düzenlemişti. Boşananlar dışlanmaz, evlenenler bilinçsizce yola çıkarılmazdı.
Sonuç: Boşanmak Değil, Unutmak Tehlikelidir
Osmanlı kadı sicilleri, bize sadece kimin ne zaman boşandığını değil, toplumun boşanma karşısında ne kadar bilinçli, merhametli ve hakkaniyetli durduğunu da öğretir. Bugün hâlâ evlilikler kuruluyor ama sabır, saygı, güven ve şahitlik eksik.
Boşanmak zorunda kalabilir insan. Ama esas olan; ne uğruna evlendiğini, neyi kaybettiğini ve neyi unutmaması gerektiğini bilmesidir.