ONUNCU SÖZ – SENARYO
ONUNCU SÖZ – SENARYO
Birader, haşir ve âhireti basit ve avam lisanıyla ve vâzıh bir tarzda beyanını istersen öyle ise şu temsilî hikâyeciğe nefsimle beraber bak, dinle:
Bir zaman iki adam, cennet gibi güzel bir memlekete –şu dünyaya işarettir– gidiyorlar. Bakarlar ki herkes ev, hane, dükkân kapılarını açık bırakıp muhafazasına dikkat etmiyorlar. Mal ve para, meydanda sahipsiz kalır. O adamlardan birisi, her istediği şeye elini uzatıp ya çalıyor, ya gasbediyor. Hevesine tebaiyet edip her nevi zulmü, sefaheti irtikâb ediyor. Ahali de ona çok ilişmiyorlar.
Diğer arkadaşı ona dedi ki:
“Ne yapıyorsun? Ceza çekeceksin, beni de belaya sokacaksın. Bu mallar mîrî malıdır. Bu ahali çoluk çocuğuyla asker olmuşlar veya memur olmuşlar, şu işlerde sivil olarak istihdam ediliyorlar. Onun için sana çok ilişmiyorlar. Fakat intizam şedittir. Padişahın her yerde telefonu var ve memurları bulunur. Çabuk git, dehalet et.” dedi.
Fakat o sersem inat edip dedi:
“Yok, mîrî malı değil, belki vakıf malıdır, sahipsizdir. Herkes istediği gibi tasarruf edebilir. Bu güzel şeylerden istifadeyi men’edecek hiçbir sebep görmüyorum. Gözümle görmezsem inanmayacağım.” dedi. Hem feylesofane çok safsatiyatı söyledi.
İkisi arasında ciddi bir münazara başladı. Evvela o sersem dedi:
“Padişah kimdir? Tanımam.”
Sonra arkadaşı ona cevaben: “Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur? Ve bu kadar çok servet ki her saatte bir şimendifer (Hâşiye[1]) gaibden gelir gibi kıymettar, musanna mallarla dolu gelir. Burada dökülüyor, gidiyor. Nasıl sahipsiz olur? Ve her yerde görünen ilannameler ve beyannameler ve her mal üstünde görünen turra ve sikkeler, damgalar ve her köşesinde sallanan bayraklar nasıl mâliksiz olabilir? Sen anlaşılıyor ki bir parça Frengî okumuşsun, bu İslâm yazılarını okuyamıyorsun hem de bilenden sormuyorsun. İşte gel, en büyük fermanı sana okuyacağım.”
O sersem döndü, dedi:
“Haydi padişah var fakat benim cüz’î istifadem ona ne zarar verebilir, hazinesinden ne noksan eder? Hem burada hapis mapis yoktur, ceza görünmüyor.”
Arkadaşı ona cevaben dedi:
“Yahu şu görünen memleket bir manevra meydanıdır. Hem sanayi-i garibe-i sultaniyenin meşheridir. Hem muvakkat, temelsiz misafirhaneleridir. Görmüyor musun ki her gün bir kafile gelir, biri gider, kaybolur. Daima dolar, boşanır. Bir zaman sonra şu memleket tebdil edilecek, bu ahali başka ve daimî bir memlekete nakledilecek. Orada herkes hizmetine mukabil ya ceza, ya mükâfat görecek.” dedi.
Yine o hain sersem, temerrüd edip “İnanmam. Hiç mümkün müdür ki bu memleket harap edilsin, başka bir memlekete göç etsin.” dedi.
Bunun üzerine emin arkadaşı dedi:
“Madem bu derece inat ve temerrüd edersin. Gel, hadd ü hesabı olmayan delail içinde On İki Suret ile sana göstereceğim ki bir mahkeme-i kübra var, bir dâr-ı mükâfat ve ihsan ve bir dâr-ı mücazat ve zindan var ve bu memleket her gün bir derece boşandığı gibi bir gün gelir ki bütün bütün boşanıp harap edilecek.
@@@@@@@
BAŞLIK: Sahipsiz Sanılan Memleket
TÜR: Kısa Film / Hikmetli Temsil
SÜRE: Yaklaşık 12-15 dakika
SAHNE 1 – GİRİŞ: CENNET GİBİ BİR MEMLEKET
Görüntü:
Geniş ve yemyeşil bir ova. Kuş sesleri, akan ırmaklar, çiçekler, meyvelerle dolu ağaçlar. İnsanlar sokaklarda rahatça dolaşıyor. Dükkânlar açık, mallar ortada. Kimse kapısını kilitlememiş.
Anlatıcı (dış ses):
“Bir zaman, iki yolcu cennet gibi bir memlekete geldiler. Bu memleket dünyaya işaretti. Baktılar ki burada mal meydanda, herkes serbest…”
SAHNE 2 – İKİ ARKADAŞIN YÜRÜYÜŞÜ
Karakterler:
Nefsi temsil eden adam (Serbest, umursamaz, gamsız)
Akıl ve iman sahibini temsil eden adam (Dikkatli, sorgulayıcı, uyarıcı)
İkisi yürürken etraflarındaki özgürlüğü konuşurlar.
Nefsi temsil eden:
“Ne güzel memleket! Kimse karışmıyor, istediğini al, ye, iç! Bu nimetlerden dilediğince faydalan!”
Akıl temsilcisi:
“Burası göründüğü kadar başıboş değil. Bu mallar mîrî malıdır. Sahipsiz sanma…”
SAHNE 3 – HARAMA UZANAN EL VE İKAZ
Nefsi temsil eden adam bir dükkândan altın bir eşyayı alır, bir bağdan üzüm koparır. Kimse bir şey demez. Keyiflenir.
Akıl temsilcisi (sertçe):
“Yaptıkların zulüm! Burada herkes bir görevli. Sana ilişmemeleri seni serbest sanma. Her şeyin hesabı var!”
SAHNE 4 – FELSEFECİ EDASINDA İNKÂR
Nefsi temsil eden adam alaycı şekilde cevap verir.
Nefsi temsil eden:
“Padişah kimmiş? Ben onu tanımam. Hem her şey ortada, gözüme görünmeyen şeye inanmam!”
Akıl temsilcisi:
“Bir köy bile muhtarsız olmaz. Bu mükemmel düzen, şu kıymetli servetler nasıl sahipsiz olur?”
SAHNE 5 – TÜM EŞYADA GÖRÜNEN MÜHÜRLER
Görüntü:
Yakın çekim: Her nesnede aynı mühür, aynı tuğra. Güneşin ışığı, yapraklardaki simetriler, hayvanların düzeni.
Anlatıcı:
“Her şeyde bir mühür, bir imza var. Gözün varsa gör, aklın varsa anla.”
SAHNE 6 – GEÇİCİLİĞİN FARK EDİLMESİ
Görüntü:
Bir kafile gelir, yerleşir; sonra başka bir kafile gelir, önceki yok olur. Bir inşaat yapılır, sonra yıkılır. Her şey geçici…
Akıl temsilcisi:
“Görmüyor musun? Her şey gelip geçici. Bu bir misafirhane. Herkes bir yere gidiyor…”
SAHNE 7 – SERT TEMERRÜT VE SON İHTAR
Nefsi temsil eden adam hâlâ inat eder.
Nefsi temsil eden:
“Hiç sanmam bu memleket yıkılsın. Her şey yerli yerinde.”
Akıl temsilcisi (şiddetle):
“Madem inat ediyorsun, öyleyse kulak ver! On iki kesin delille, bu dünyanın bir Mahkeme-i Kübra’ya gittiğini sana isbat edeceğim…”
SAHNE 8 – GÖKYÜZÜNDE GÖRÜLEN DEĞİŞİM VE UYANIŞ
Görüntü:
Gök kararır, yıldızlar düşer gibi olur. Korku ve dehşet… Nefsi temsil eden adam titrer, yıkılır, ağlamaya başlar.
Anlatıcı (dış ses):
“Evet, bu dünya bir gün bitecek. Her şey yer değiştirecek. Herkes yaptıklarının karşılığını görecek.”
SAHNE 9 – HAKİKATİN KABULÜ VE TÖVBE
Nefsi temsil eden adam gözyaşları içinde:
Nefsi temsil eden:
“Anladım… Sahipsiz sandığım her şey aslında bir hikmetle verilmiş. Sahibi var, hesabı var!”
SAHNE 10 – SON SÖZ VE MESAJ
Görüntü:
Güneş yeniden doğar. İki adam yan yana yürür. Birinde tevazu, diğerinde huzur vardır.
Anlatıcı (dış ses):
“Her şey sahibini gösterir. Gözünü hakikate aç, yoksa geçici heveslerin peşinde ebedî felaketi bulursun.”
@@@@@@
Aşağıda senaryonun prodüksiyon için tam donanımlı bir yapıya dönüştürülmüş hali yer alıyor: seslendirme metni, görsel sahne tasvirleri, müzik-ses efekt yönlendirmeleriyle birlikte. Başlık önerisiyle birlikte çalışmayı sinematik bir dosyaya dönüştürdüm:
Kısa Film: “Sahipsiz Sanılan Memleket”
Süre: 12–15 dakika
Tarz: Temsilî – Hikmetli – Belgesel anlatım tarzında kısa film
1. GİRİŞ – SES VE GÖRÜNTÜLER
Görüntü:
Geniş açılı kamera: Yemyeşil bir vadi, kuş sesleri, ırmaklar, meyveler, serbestçe dolaşan insanlar.
Seslendirme (anlatıcı, derin ve sükûnetli bir tonla):
> “Bir zaman, iki adam cennet gibi bir memlekete –şu dünyaya işarettir– geldiler. Baktılar ki her yerde bolluk, her şey serbest… Kapılar açık, mallar ortada. Sahipsizmiş gibi bir hâl.”
Müzik:
Ney tınılarıyla birlikte sakin, huzur dolu bir fon müziği (örneğin: Segâh makamı).
2. KARAKTERLER SAHNEDE
Görüntü:
İki adam (biri genç ve nefsine düşkün, diğeri olgun ve uyarıcı) yolda yürür.
Ses:
Doğa sesleri ve hafif rüzgâr.
Diyalog:
Nefsi temsil eden:
> “Bu memlekette yaşamak ne güzel! Her şey serbest, kimse karışmıyor. El uzat, al!”
Akıl temsilcisi:
> “Hayır! Bu mallar mîrî malıdır. Sahipsiz sanma. Bu insanlar da asker ya da memur hükmündedir. Sana karışmamaları, sahipsiz oldukları anlamına gelmez…”
3. HARAMA UZANAN EL
Görüntü:
Adam dükkândan değerli bir eşyayı alır, üzüm bağından salkım koparır. Etrafındaki insanlar sessizce bakar.
Ses:
Hafif gerilim müziği girer.
Akıl temsilcisi (sert bir ifadeyle):
> “Yaptığın zulümdür. Gözüne görünmeyen bir nizam, kulağına işitilmeyen bir adalet var.”
4. FELSEFECİ EDASIYLA İNKÂR
Nefsi temsil eden:
> “Gözüme görünmeyen bir padişaha nasıl inanayım? Her şey sahipsizdir!”
Görüntü:
Adam elindeki nesneleri inceler. “Bunlar kimden kalmış olabilir ki?” dercesine bakar.
Akıl temsilcisi (hikmetli bir sesle):
> “Bir iğne ustasız, bir harf kâtipsiz olur mu? Şu muntazam memleket hâkimsiz olabilir mi?”
5. HER ŞEYDE GÖRÜLEN MÜHÜRLER
Görüntü:
Yakın çekimler: Gül yaprağında simetrik desenler, arıların petekleri, gökyüzünde gezegen düzeni.
Seslendirme (anlatıcı):
> “Her şeyde bir mühür, bir tuğra, bir imza var. Gözün varsa gör…”
6. GEÇİCİLİK SAHNESİ
Görüntü:
Kafileler gelir, yerleşir, sonra yok olur. Evler yapılır, sonra yıkılır.
Akıl temsilcisi:
> “Bu memleket bir misafirhane. Kimi gelir, kimi gider. Hiçbiri ebedî kalmaz.”
Müzik:
Ağırlaşan yaylılar (yaylı çalgılar) ile dramatik vurgu.
7. SON UYARI VE DELİLLER
Nefsi temsil eden:
> “İnanmam. Bu memleket nasıl yıkılsın? Hiçbir şey değişmez!”
Akıl temsilcisi (sertleşen tonda):
> “Madem inat ediyorsun. Öyleyse dinle: On İki Suretle sabittir ki bu memleket harap olacak. Bir Mahkeme-i Kübra var. Mükâfat ve ceza yurdu var!”
Görüntü:
Gökyüzü kararır, yıldızlar sarsılır gibi olur. Adam korkuya kapılır.
8. UYANIŞ VE TÖVBE
Görüntü:
Nefsi temsil eden adam yere çöker, elleriyle yüzünü kapatır, gözyaşı döker.
Nefsi temsil eden:
> “Anladım… Sahipsiz sandığım her şeyin Sahibi var. Ve hesabı da…”
Müzik:
Sakinleşen, umut dolu bir fon (örnek: Uşşâk makamında ud).
9. KAPANIŞ – HAKİKATİN MESAJI
Görüntü:
Güneş doğar, yeni bir gün başlar. İki adam birlikte yürür.
Anlatıcı:
> “Her şey sahibini gösterir. Gözünü hakikate aç! Yoksa geçici heveslerin peşinde ebedî hüsrana düşersin.”
Ekranda Yazı:
> Bu dünya misafirhanedir. Sahipsiz değil. Ve hiçbir hareket kayıtsız kalmaz.
@@@@@@-
Aşağıda bu kısa film için tam prodüksiyon dosyasını oluşturmaya başlıyorum. Üç ana bölümde ilerleyeceğim:
1. Seslendirme Metni (Profesyonel diksiyonla, yapay zekâ sesi için uyarlanmış)
2. Görsel Yönlendirme (Hangi sahnede ne tarz görüntü olmalı)
3. Müzik & Ses Efekti (Her bölümün altına özel yönlendirme)
1. SESLENDİRME METNİ (Yapay Zekâ için düzenlenmiş)
> (Anlatıcı – Sakin, derin ve etkileyici tonla)
Bir zaman, iki adam…
Cennet gibi güzel bir memlekete girdiler.
Bu memleket… aslında bu dünyaydı.
Her şey açıktı.
Mallar, nimetler meydandaydı.
Kimse karışmıyor, sorgulamıyor gibiydi.
Birisi dedi:
“Bu dünyada özgürüm. Canım ne isterse yaparım. Sahipsiz bir memleketteyim sanki…”
Diğeri uyardı:
“Hayır! Bu memleket sahipsiz değil. Bu mallar mîrî malıdır.
Bu insanlar da birer asker ya da memur.
Sen bu nizama karşı geliyorsun, ceza çekeceksin.”
Ama sersem dedi ki:
“Gözümle görmediğime inanmam. Nerede bu padişah?”
Akıl cevap verdi:
“Bir köy bile muhtarsız olmaz.
Bir iğne ustasız olmaz.
Bir harf kâtipsiz olmaz…
Bu muntazam memleket, bu kadar düzen… hiç sahipsiz olabilir mi?”
Her gün servet yağar bu diyara…
Şimendifer gibi nimetler akıp gelir.
Üzerinde damgalar, tuğralar, sikkeler…
Görmüyor musun her şeyde O’nun mührü var!”
“İnanmam!” dedi sersem.
“Benim bu mallardan aldığım, padişahın ne malını eksiltir?”
Akıl dedi ki:
“Bu yer geçici bir sahnedir.
Her gün kafileler gelir, kafileler gider.
Misafirhane bir memlekettir burası…
Ve bir gün tamamıyla tahliye edilecektir.”
“Hadi göster delil!” dedi inatçı.
“Peki…” dedi arkadaşı,
“Madem inat ediyorsun…
On iki suretle ispat ederim:
Bir Mahkeme-i Kübra var…
Bir Dar-ı Mükâfat ve Zindan var…
Bu memleket bir gün tamamıyla boşalacak…”
Ve o inatçı, sustu.
Gördü.
Anladı…
Ve dedi ki:
“Bu memleket sahipsiz değilmiş…
Her şey bir hesabı bekliyormuş.”
Ey nefis!
Sakın sahipsiz sanma bu dünyayı.
Her hareketin kaydediliyor.
Ve seni bekleyen bir ebediyet var…
2. GÖRSEL YÖNLENDİRME (Her paragraf için sahne önerisi)
Bölüm: Giriş
Görsel Tasvir: Yeşil doğa, akar ırmak, meyveler, dükkanlar
Bölüm: “Sahipsiz gibi…”
Görsel Tasvir: Adam hırsla elini mallara uzatır
Bölüm: “Hayır! Bu mallar mırıdır?”
Görsel Tasvir: Uyarıcı adam eli kaldırarak ikaz eder
Bölüm: “Bir köy bile muhtarsız olmaz…”
Görsel Tasvir: İğne, kitap, saat nesnelerden yarı giden zoom-out animasyon
Bölüm: “Her şeyde mühür var!”
Görsel Tasvir: Çiçek yaprakları sarmalı, atom mu galaksi spiral gibi
Bölüm: “Misafirhane bir memleket…”
Görsel Tasvir: Gelen ve giden kafileler, taşınan eşyalar her yerde harabe evler
Bölüm: “Mahkeme-i Kübra var…”
Görsel Tasvir: Gök kubbenin çatlaması, mahşerin betimlemesi (sembolik)
Bölüm: “Anladı…”
Görsel Tasvir: Adam ağlıyor, yüzünü secdeye koyar
Bölüm: Son mesaj
Görsel Tasvir: Gökyüzüne yükselen bir yazı: “Her şey Sahibini gösterir”
3. MÜZİK & SES EFEKT YÖNLENDİRMESİ
Sahne: Giriş
Müzik: Ney ve ud (Segâh makamı)
Sahne: Gasp sahnesi
Müzik: Hafif gerilim yaylılar
Sahne: Felsefi itirazlar
Müzik: Minimal piyano
Sahne: Delil sahneleri
Müzik: Belgesel havasında epik orkestral (low tempo)
Sahne: Tevbe sahnesi
Müzik: Hüzünlü ney, yavaş artan ışık tınıları
Sahne: Kapanış
Müzik: Umutlu ud ve yaylılar