ON BİRİNCİ SÖZ – SENARYO

ON BİRİNCİ SÖZ – SENARYO

Ey kardeş! Eğer hikmet-i âlemin tılsımını ve hilkat-i insanın muammasını ve hakikat-i salâtın rumuzunu bir parça fehmetmek istersen nefsimle beraber şu temsilî hikâyeciğe bak:

Bir zaman bir sultan varmış. Servetçe onun pek çok hazineleri vardı. Hem o hazinelerde her çeşit cevahir, elmas ve zümrüt bulunuyormuş. Hem gizli, pek acayip defineleri varmış. Hem kemalâtça sanayi-i garibede pek çok mahareti varmış. Hem hesapsız fünun-u acibeye marifeti, ihatası varmış. Hem nihayetsiz ulûm-u bedîaya ilim ve ıttılaı varmış.

Her cemal ve kemal sahibi, kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrınca o sultan-ı zîşan dahi istedi ki bir meşher açsın, içinde sergiler dizsin; tâ nâsın enzarında saltanatının haşmetini hem servetinin şaşaasını hem kendi sanatının hârikalarını hem kendi marifetinin garibelerini izhar edip göstersin. Tâ cemal ve kemal-i manevîsini iki vecihle müşahede etsin:

Bir vechi: Bizzat nazar-ı dekaik-aşinasıyla görsün.

Diğeri: Gayrın nazarıyla baksın.

Bu hikmete binaen, cesîm ve geniş ve muhteşem bir kasrı yapmaya başladı. Şahane bir surette dairelere, menzillere taksim ederek hazinelerinin türlü türlü murassaatıyla süslendirip kendi dest-i sanatının en latîf, en güzel eserleriyle ziynetlendirip fünun-u hikmetinin en incelikleriyle tanzim edip düzelterek ve ulûmunun âsâr-ı mu’cizekâraneleriyle donatarak tekmil ettikten sonra, her bir taam ve nimetlerinin bütün çeşitlerinden en lezizlerini câmi’ sofralar, o sarayda kurdu. Her bir taifeye lâyık bir sofra tayin etti. Öyle sehavetkârane, sanat-perverane bir ziyafet-i âmme ihzar etti ki güya her bir sofra, yüz sanayi-i latîfenin eserleriyle vücud bulmuş gibi kıymetli hadsiz nimetleri serdi.

Sonra aktar-ı memleketindeki ahali ve raiyetini, seyre ve tenezzühe ve ziyafete davet etti. Sonra bir yaver-i ekremine sarayın hikmetlerini ve müştemilatının manalarını bildirerek onu üstad ve tarif edici tayin etti. Tâ ki sarayın sâni’ini, sarayın müştemilatıyla ahaliye tarif etsin ve sarayın nakışlarının rumuzlarını bildirip, içindeki sanatlarının işaretlerini öğretip, derûnundaki manzum murassalar ve mevzun nukuş nedir? Ve ne vecihle saray sahibinin kemalâtına ve hünerlerine delâlet ettiklerini, o saraya girenlere tarif etsin ve girmenin âdabını ve seyrin merasimini bildirip, o görünmeyen sultana karşı marziyatı dairesinde teşrifat merasimini tarif etsin.

İşte o muarrif üstadın her bir dairede birer avenesi bulunuyor. Kendisi en büyük dairede şakirdleri içinde durmuş, bütün seyircilere şöyle bir tebligatta bulunuyor. Diyor ki:

“Ey ahali! Şu kasrın meliki olan seyyidimiz, bu şeylerin izharıyla ve bu sarayı yapmasıyla kendini size tanıttırmak istiyor. Siz dahi onu tanıyınız ve güzelce tanımaya çalışınız. Hem şu tezyinatla kendini size sevdirmek istiyor. Siz dahi onun sanatını takdir ve işlerini istihsan ile kendinizi ona sevdiriniz. Hem bu gördüğünüz ihsanat ile size muhabbetini gösteriyor. Siz dahi itaat ile ona muhabbet ediniz. Hem şu görünen in’am ve ikramlar ile size şefkatini ve merhametini gösteriyor. Siz dahi şükür ile ona hürmet ediniz. Hem şu kemalâtının âsârıyla manevî cemalini size göstermek istiyor. Siz dahi onu görmeye ve teveccühünü kazanmaya iştiyakınızı gösteriniz. Hem bütün şu gördüğünüz masnuat ve müzeyyenat üstünde birer mahsus sikke, birer hususi hâtem, birer taklit edilmez turra koymakla her şey kendisine has olduğunu ve kendi eser-i desti olduğunu ve kendisi tek ve yekta, istiklal ve infirad sahibi olduğunu size göstermek istiyor. Siz dahi onu tek ve yekta ve misilsiz, nazirsiz bîhemta tanıyınız ve kabul ediniz.”

Daha bunun gibi ona ve o makama münasip sözleri seyircilere söyledi. Sonra, giren ahali iki güruha ayrıldılar:

Birinci güruhu, kendini tanımış ve aklı başında ve kalbi yerinde oldukları için o sarayın içindeki acayiplere baktıkları zaman dediler: “Bunda büyük bir iş var.” Hem anladılar ki beyhude değil, âdi bir oyuncak değil. Onun için merak ettiler. “Acaba tılsımı nedir, içinde ne var?” deyip düşünürken, birden o muarrif üstadın beyan ettiği nutkunu işittiler. Anladılar ki bütün esrarın anahtarları ondadır. Ona müteveccihen gittiler ve dediler: “Esselâmü aleyke yâ eyyühe’l-üstad! Hakkan, şöyle bir muhteşem sarayın, senin gibi sadık ve müdakkik bir muarrifi lâzımdır. Seyyidimiz sana ne bildirmişse lütfen bize bildiriniz.”

Üstad ise evvel zikri geçen nutukları onlara dedi. Bunlar güzelce dinlediler, iyice kabul edip tam istifade ettiler. Padişahın marziyatı dairesinde amel ettiler. Onların şu edepli muamele ve vaziyetleri o padişahın hoşuna geldiğinden onları has ve yüksek ve tavsif edilmez diğer bir saraya davet etti, ihsan etti. Hem öyle bir cevvad-ı meliğe lâyık ve öyle mutî ahaliye şayeste ve öyle edepli misafirlere münasip ve öyle yüksek bir kasra şâyan bir surette ikram etti, daimî onları saadetlendirdi.

İkinci güruh ise akılları bozulmuş, kalpleri sönmüş olduklarından saraya girdikleri vakit, nefislerine mağlup olup lezzetli taamlardan başka hiçbir şeye iltifat etmediler; bütün o mehasinden gözlerini kapadılar ve o üstadın irşadatından ve şakirdlerinin ikazatından kulaklarını tıkadılar. Hayvan gibi yiyerek uykuya daldılar. İçilmeyen fakat bazı şeyler için ihzar edilen iksirlerden içtiler. Sarhoş olup öyle bağırdılar, karıştırdılar; seyirci misafirleri çok rahatsız ettiler. Sâni’-i zîşanın düsturlarına karşı edepsizlikte bulundular. Saray sahibinin askerleri de onları tutup öyle edepsizlere lâyık bir hapse attılar.

@@@@@@@@

BAŞLIK:
“Saray ve Misafir: Görünmeyen Sultan”

TÜR:
Kısa Film / Belgesel (Temsili-Hikmetli)

1. SAHNE: EVRENİN GİZEMİ / DIŞ SES ANLATIM

GÖRSEL:
Evrenin genişliğinde, galaksiler arasında süzülen bir kamera. Sonra yeryüzüne yaklaşılır. Ormanlar, dağlar, okyanuslar geçilir. Sonra bir çocuk yüzü görünür: göğe bakıyor.

MÜZİK:
Derinlikli, mistik bir tema. Yaylılar ve ney.

ANLATIM (DIŞ SES):
“Ey kardeş! Eğer bu âlemin hikmetini, insanın yaratılış sırrını ve kulluğun gizemli manasını anlamak istersen, nefsimle birlikte şu temsilî hikâyeye kulak ver…”

2. SAHNE: SULTANIN SARAYI / FANTASTİK TASVİR

GÖRSEL:
Görkemli bir saray inşa ediliyor. Her katmanında sanat, hikmet, ziynet var. Mavi kubbeler, altın işlemeler, su şadırvanları, nakışlı duvarlar.

ANLATIM (DIŞ SES):
“Bir zaman, bir sultan vardı. Hazineleri, sanatları, ilimleri sayısızdı. Cemal ve kemalini hem kendi görsün, hem başkalarına göstersin diye muhteşem bir saray yaptı…”

3. SAHNE: ZİYAFET VE DAVET

GÖRSEL:
Sofralar kuruluyor. Renk renk nimetler. Sofralara gelen farklı insanlar. Bir yanda hayranlıkla etrafa bakanlar, bir yanda sadece yemeğe dalanlar.

ANLATIM (DIŞ SES):
“Sonra memleket halkını davet etti. Hem seyre, hem ziyafete. Lakin her davetli aynı gözle bakmadı…”

4. SAHNE: ÜSTADIN ORTAYA ÇIKIŞI

GÖRSEL:
Ortalıkta bir muallim belirir. Elinde bir kitap. Her dairede öğrencileri. Yüzünde vakar ve merhamet. İnsanlara sarayın hikmetini anlatıyor.

SES (ÜSTAD – dramatik seslendirme):
“Ey insanlar! Bu saray, bir oyuncak değil. Bu sanat, boş değil. Bu nimet, başıboş değil. Tanıyın o Sultanı. Sevin onu, şükredin. O size kendini tanıttırmak, sevdirmek istiyor.”

5. SAHNE: İKİ GRUBUN TEPKİSİ

GÖRSEL (A):
İlk grup: Dikkatle dinliyor. Kalpleri uyanıyor. Gözleri dolu, başları secdeye eğiliyor.

GÖRSEL (B):
İkinci grup: Yiyor, içiyor, gülüyor, taşkınlık ediyor. Üstadın sözlerine kulak asmıyorlar. Sarayın kıymetini unutarak sarhoş oluyorlar.

ANLATIM (DIŞ SES):
“İki grup ortaya çıktı. Biri anlayan, seven, teslim olan… Diğeri unutan, nankör, nefsine mağlup olan…”

6. SAHNE: AKIBET

GÖRSEL (A):
İlk grup, nur dolu başka bir saraya götürülüyor. Cennetvari bir âlem. Sonsuz bir saadet.

GÖRSEL (B):
İkinci grup, karanlık bir yere götürülüyor. Pişmanlıkla dolu yüzler. Hüzünlü bakışlar.

ANLATIM (DIŞ SES):
“Biri, edepli misafir oldu, ebedî saraya alındı. Diğeri, sarayı inkâr etti, kendini mahvetti…”

7. SAHNE: KAPANIŞ / ÇOCUK YÜZÜNE DÖNÜŞ

GÖRSEL:
Baştaki çocuğa geri dönülür. Elinde bir kitap: “Sözler”. Gözleri ışıldıyor. Sonra kameraya döner, göz göze gelir.

SES (ÇOCUK):
“Şimdi sen… hangi misafirsin?”

MÜZİK:
Yavaşça yükselen mistik tema. Fon kararıyor.

YAZI:
“Ey insan! Bu âlem bir saraydır. Sahibine misafir olduğunu unutma…”

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 2nd, 2025