İKİ KABİR ARASINDA BİR HAYAT: ANNE KARNI VE KABRİSTAN

İKİ KABİR ARASINDA BİR HAYAT: ANNE KARNI VE KABRİSTAN

İnsan… İki karanlık arasında bir misafir. Başlangıcı bir kabirde, sonu yine bir kabirde. İlki annenin rahminde, karanlık, dar, bilinmeyen… Diğeri toprağın koynunda, sessiz, derin ve ebediyete açılan bir başka kapı… İşte bu iki kabir arasında geçen şu ömür, aslında sadece bir imtihan koridorudur.

Anne karnı bizim için ilk hayattı. Orada bir düzen vardı. Gözümüz görmezdi ama ihtiyacımız ulaşırdı. Zamanı geldi, dışarı çıkarıldık. Ağladık. Çünkü alıştığımız yerden koparılmıştık. Ama o ağlayış, yeni bir âlemin başlangıcıydı. Şimdi yaşadığımız bu dünya da tıpkı anne karnı gibi geçici bir mekândır. Ve biz burada da alışırız, bağlanırız, sahipleniriz. Fakat tıpkı anne karnı gibi, buradan da bir gün çıkarılacağız.

Nasıl ki doğum, anne karnı için bir kıyametti; ölüm de dünya için bir kıyamettir. Doğumla annemizin rahminden dünyaya göz açtık; ölümle dünyanın kucağından ahirete göz açacağız. Bu yüzden ölüm bir son değil, bir geçiştir. Kabir ise o geçidin ilk kapısıdır.

Düşün ki, annenin rahmindeki bebek, dışarıdaki hayatı anlayamaz. Ona “dışarıda gökyüzü var, ağaçlar var, yıldızlar var” desen inanamaz. Fakat zaman dolunca, hiç hayal edemeyeceği bir hayata geçer. Biz de şimdi ölüm sonrası hayatı tam anlamasak da, Kur’an ve peygamberlerin beyanıyla biliriz ki, orada sonsuz bir âlem var.

Bu hayat, iki kabir arası bir fırsattır. Anne rahmine biz bir şey katmadık; ama dünyada ne ekersen, kabirde onu biçersin. İnsan burada kendini ya nura taşır, ya zulmete. Kalbini Kur’an’la yoğurur, nefsini arındırırsa, kabir onun için Cennet bahçesi olur. Yoksa azap çukuru…

Zira Efendimiz (s.a.v) buyurur:
“Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur.”
(Nesâî, Cenâiz, 117)

Bu dünyada insan kendine sorar: “Neden geldim? Nereye gidiyorum?”
Cevap açıktır:
Anne karnından kabristana kadar yürüdüğün bu yol, bir hazırlıktır. Gerçek hayat, bu iki karanlığın ötesindedir. Dünya, ne doğmakla kazanılan ne de ölmekle biten bir yerdir. Hakikat, bu iki sınır arasında saklıdır.

Sonuç:
Hayat bir misafirliktir. İki kabir arasında soluklanıp, ardından ebedi menzile yürüdüğümüz bir yolculuktur. Bu yüzden her günümüzü ahiret şuuruyla yaşamalıyız. Dünya kalıcı değil, fakat ektiklerimizin hasadı orada kalıcıdır. Anne karnı bize dünyayı tanıttı, dünya da bize ahireti tanıtıyor.

O hâlde, bu iki kabir arasında geçen ömrü, üçüncü bir hayata, ebedi saadete taşıyacak şekilde değerlendirmek akıllı insanın işidir.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 2nd, 2025