İfrat ve Tefrit Arasında Sıkışmış Bir Asır
İfrat ve Tefrit Arasında Sıkışmış Bir Asır
Zamanın çarkı döndükçe insanlık yeni eşyalar, yeni keşifler, yeni fikirler edindi. Fakat bununla birlikte dengeyi de kaybetti. Bugün yaşadığımız asır, bir bakıma muvazenenin yitimi çağıdır. Ne istikamet var ne vasat; her şey ya ifratta yanıyor ya da tefritte donuyor. Aşırılıklar ve eksiklikler arasında salınan bir medeniyetin tam ortasındayız.
İfrat: Her Şeyi Tüketen Ateş
İfrat, bir şeyde haddini aşmak, aşırı gitmektir. Sevgi ifrata ulaşırsa ilahlaştırmaya, öfke ifrata ulaşırsa cinayete, özgürlük ifrata ulaşırsa anarşiye dönüşür. Bugün birçok değer, ifrat bataklığında boğuluyor. Teknoloji ilerliyor ama merhamet geriliyor. Bilgi artıyor ama hikmet azalıyor. İnsan, kendini merkeze alıyor, Rabbini unutuyor.
Ailede ifrat: evlat merkezli, otoritesiz bir yapı. Dinde ifrat: merhametsiz bir taassup. Hayatta ifrat: her şeyi hemen isteyen, sabırsız bir zihin. İfrat, parlayan ama söndüren bir yıldırımdır.
Tefrit: Donmuş Bir Hayat
Tefrit ise bir konuda gerekeni yapmamak, eksik bırakmaktır. İman edilmesi gereken yerde şüphe, cesaret gösterilmesi gereken yerde korkaklık, adım atılması gereken yerde durgunluk… İşte bu tefrittir.
Bugün insanlar hakikate karşı ilgisiz, güzelliğe karşı duyarsız, zulme karşı sessiz. Çünkü ruhlar donmuş, kalpler katılaşmış. Ne bir hedefleri var, ne bir istikameti. Sürükleniyorlar; ya zevk girdabında ya gaflet uykusunda.
Denge: Sırat-ı Müstakîm
Oysa Kur’an bize ifratla tefrit arasında, hikmetli bir denge önerir: “Ümmeten vasatan” – orta yol üzere bir ümmet. Vasat, ortalık değil sıradanlık değil; hikmetin altın terazisidir. Ne ruhu öldüren aşırılıklar ne de bedeni çürüten tembellikler… Hakikatin tam ortasında bir denge.
Hazret-i Peygamber, her davranışında bu dengeyi temsil etti. Sevdi ama ölçüsüz olmadı. Kızdı ama zulmetmedi. Affetti ama ilkesizleşmedi. Onun hayatı, çağımızın denge arayışına en büyük cevaptır.
Sonuç: Kurtuluş Dengededir
Dengesiz bir çağda yaşıyoruz. Kimi her şeye inanıyor, kimi hiçbir şeye. Kimi her şeyi istiyor, kimi hiçbir şey yapmıyor. Bu hal, bireyleri yorar, toplumları çürütür. Denge ise huzuru getirir; nefsi dizginler, aklı ışıklandırır, kalbi dinginleştirir.
Bu sebeple bu asırda bize düşen, ne ifrata kapılmak ne tefrite düşmek… Sırat-ı müstakîm üzere, ölçülü ve hikmetli bir hayat yaşamaktır.