HASTA ASRIN HASTALIKLI İNSANLARI

HASTA ASRIN HASTALIKLI İNSANLARI

Zaman bir aynadır; her devrin insanı, o aynada kendi suretini görür. Bizler öyle bir asırda yaşıyoruz ki, bu asır sadece bedenleri değil, ruhları da hasta etmiş bir çağdır. Tıbbî ilerlemelere rağmen huzur azalmış, teknolojik refaha rağmen kalpler kurumuş, ilim artmış ama hikmet kaybolmuştur. Bu çağ, maddî konfor içinde manevî bir kıtlığın adıdır. Hasta asrın, hastalıklı insanlarıyız.

Modern insan, bedeniyle meşgul olurken ruhunu ihmal etmiş, aklı yüceltirken kalbi unutturmuştur. Geçmişte bir köyde bir alim, bir veli, bir kanaat önderi bulunurdu; şimdi ise şehirler dolusu bilgi var ama hikmet yok. İnsan, içini boşaltmış bir kaptan farksız hale gelmiştir. Şekil var, mana yok. Kalabalık var, dostluk yok. Bilgi var, basiret yok. Ve işte bu yüzden insan, “yaşayan bir ölü” haline gelmiştir.

Bugün insanlar hastadır, ama hastalığın adı kanser ya da grip değil. Bu çağın en büyük hastalıkları anlamsızlık, yalnızlık, değersizlik ve doyumsuzluktur. Ruhlar, manevî açlıktan kıvranırken, insanlar ekranlarda mutluluk arıyor, sosyal medyada “beğeni” peşinde bir avuç anlam toplamaya çalışıyor. Halbuki kaybedilen, kendidir. İnsan, kendiyle bağını koparmıştır.

Hasta asrın hastalıklı insanları, lüks içinde fakir, konfor içinde yorgun, kalabalık içinde yapayalnızdır. Zihinler bilgiyle dolu ama hakikat susuzluğu içindedir. Kalpler sevgi arar ama sevgiyi tanımadan, sevilmeden yaşar. Hakikat ötelenmiş, hak yerine haz öncelenmiş, ibadet yerine tüketim yüceltilmiştir. Reklamlar insanı “daha çok al” diye çağırırken, kalbin derinliklerinden gelen ses “daha çok ol” diye fısıldar. Ama bu fısıltıyı duyan azdır.

Bediüzzaman Said Nursî bu asır için;
“Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi, ittibâ-ı Kur’ân’dır.”
Bu asırda günahlar süslenmiş, sevaplar çirkin gösterilmiştir. Ahlak bir seçim değil, alay konusu olmuştur. Gençlik, heveslerin zebunu olmuş; yaşlılık ise hikmet değil, yük olarak görülür hale gelmiştir. Bu bir bozulmadır, çürümedir, çözülmedir. Ve her çözülüş bir çöküşün habercisidir.

Fakat ümit bitmemiştir. Her hastalığın bir devası vardır. Bu çağın ilacı, maneviyattır. Hakikate yönelmek, fıtratla barışmak, kalbi yeniden diriltmektir. Allah’a dönmek, Kur’an’a kulak vermek, peygamber ahlakını örnek almak bu asrın tek kurtuluş reçetesidir.

Çünkü bu çağın kurtuluşu, kalpten geçer. Maddi değil, manevî bir devrim gerekir. Bu devrim, bir kalbin Allah’a yönelmesiyle başlar. Bir gönlün yeniden dirilmesiyle bir toplum yeniden ayağa kalkar. Ve bir ümmet, karanlıkta kaybettiği nurunu tekrar bulur.

Zira en büyük değişim, insanın kendini yenilemesidir.

 

Loading

No ResponsesMayıs 2nd, 2025