DÖRDÜNCÜ SÖZ – SENARYO
DÖRDÜNCÜ SÖZ – SENARYO
Namaz, ne kadar kıymettar ve mühim hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır hem namazsız adam ne kadar divane ve zararlı olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde kat’î anlamak istersen şu temsilî hikâyeciğe bak, gör: Bir zaman bir büyük hâkim, iki hizmetkârını, her birisine yirmi dört altın verip iki ay uzaklıkta has ve güzel bir çiftliğine ikamet etmek için gönderiyor. Ve onlara emreder ki: “Şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız. Hem oradaki meskeninize lâzım bazı şeyleri mübayaa ediniz. Bir günlük mesafede bir istasyon vardır. Hem araba hem gemi hem şimendifer hem tayyare bulunur. Sermayeye göre binilir.” İki hizmetkâr, ders aldıktan sonra giderler. Birisi bahtiyar idi ki istasyona kadar bir parça para masraf eder. Fakat o masraf içinde, efendisinin hoşuna gidecek öyle güzel bir ticaret elde eder ki sermayesi birden bine çıkar. Öteki hizmetkâr bedbaht, serseri olduğundan istasyona kadar yirmi üç altınını sarf eder. Kumara mumara verip zayi eder, bir tek altını kalır. Arkadaşı ona der: “Yahu, şu liranı bir bilete ver. Tâ bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın. Hem bizim efendimiz kerîmdir, belki merhamet eder, ettiğin kusuru affeder. Seni de tayyareye bindirirler. Bir günde mahall-i ikametimize gideriz. Yoksa iki aylık bir çölde aç, yayan, yalnız gitmeye mecbur olursun.” Acaba şu adam inat edip o tek lirasını bir define anahtarı hükmünde olan bir bilete vermeyip muvakkat bir lezzet için sefahete sarf etse; gayet akılsız, zararlı, bedbaht olduğunu, en akılsız adam dahi anlamaz mı?
@@@@@@@
Senaryo Başlığı:
Son Bilet: Sonsuz Yolculuk
Tür:
Dram – Temsili Hikâye – İbret
Özet:
İki hizmetkârın hayat yolculuğunda yaptıkları tercihler üzerinden namazın kıymeti ve namazsızlığın büyük zararı anlatılır. İzleyenlerin iç dünyasında derin bir muhasebe başlatacak bir hikâye.
Giriş Sahnesi (Açılış)
Görüntü:
Sabah güneşinin hafif ışıklarıyla aydınlanan bir saray. Sarayın avlusunda iki hizmetkâr (Said ve Kemal) hâkimin huzurunda.
Hâkim: (Sakin ve vakur bir sesle)
“Size yirmi dört altın verdim. İki ay sonra güzel bir çiftlikte ebedî ikamet edeceksiniz. Bu sermayeyi yol ve hazırlıklar için kullanın. Bir günlük mesafede büyük bir istasyon var. Bilet almayı unutmayın!”
İkisi de başını eğer ve yola koyulurlar.
1. Bölüm: Yolculuk Başlar
Said:
Parasını dikkatle harcar.
Zaruri ihtiyaçlarını alır.
İstasyona vardığında cebinde sağlam bir sermayesi vardır.
Kemal:
Yol boyunca eğlenceye, oyuna, kumara dalar.
Altınlar avuçlarından su gibi kayar.
İstasyona vardığında yalnızca bir altını kalmıştır.
2. Bölüm: İstasyonda
İstasyon:
Kalabalık, cıvıl cıvıl bir yer.
Trenler, gemiler, tayyareler hazır beklemekte.
Said, vakit kaybetmeden bir bilet alır.
Kemal şaşkınlık ve pişmanlık içinde bakakalır.
Said: (Merhametle)
“Kardeşim! Şu son altınınla bir bilet al. Yoksa iki aylık çölde aç ve yalnız sürünürsün. Bizim efendimiz şefkatlidir, kusurunu affeder belki.”
3. Bölüm: Karar Anı
Kemal bir an düşünür.
Fakat sonra yine nefsinin sesi ağır basar:
“Bir kere daha eğleneyim. Bir lokma zevk olsun!”
Son altınını da boş eğlenceye harcar.
Said tayyareye biner.
Kemal ise bilet alamadığı için istasyondan kovulur.
4. Bölüm: Akıbet
Said:
Hızla göğe yükselen tayyarede yüzü aydınlık, kalbi huzurludur.
Efendisinin çiftliğine doğru giderken gözlerinde sonsuz bir sevinç vardır.
Kemal:
Çöl sıcağında yapayalnız, yaya ve aç bir şekilde yürür.
Adımları ağırlaşır, yüzü kararır.
Kimsesizlik, pişmanlık ve korku içinde kaybolur.
Kapanış Sahnesi
Görüntü:
Çölün ortasında bitkin düşen Kemal ile göğe yükselen tayyare arasında keskin bir kontrast.
Anlatıcı: (Derin, sarsıcı bir ses tonuyla)
“Namaz, öyle bir bilet ki, az bir masrafla sonsuz bir saadet kapısını açar.
Onu terk eden, nefsin oyuncağı olup ebedî hasareti kazanır.
Ey yolcu!
Son altınını heva uğruna zayi etme!”
Son
@@@@@@@
Yukarıdaki senaryonun ruhuna uygun, hikâye anlatıcısı tarzında kısa bir anlatım metni:
(Sıcak, etkileyici ve düşündürücü bir ses tonuyla okunabilir.)
Son Bilet: Sonsuz Yolculuk
> “Vaktiyle iki hizmetkâr vardı.
İkisine de yirmi dört altın verildi.
Uzaktaki güzel bir yurt için yola çıktılar.
Emir açıktı:
‘Bu altınlarla yol masrafınızı yapın. İstasyona varınca bilet alın. Yol uzun, çetin ve tek yönlüdür.’
> İlk hizmetkâr, aklını kullandı.
Altınlarını ölçülü harcadı.
İstasyona vardığında cebinde sağlam bir sermayesi ve alacak bir bileti vardı.
> İkinci hizmetkâr ise heva ve hevesin peşine düştü.
Yol boyunca altınlarını kumara, eğlenceye, boş işlere harcadı.
İstasyona geldiğinde elinde yalnızca bir tek altın kalmıştı.
> Arkadaşı ona seslendi:
‘Bu son altını bir bilete ver!
Yoksa çölden yaya geçmek zorunda kalırsın. Aç, susuz, yalnız…’
> Fakat o akılsız, son altınını da har vurup harman savurdu.
Biletsiz kaldı.
Yalnız, çaresiz, bitkin bir halde çöle doğru sürüklendi.
> Oysa diğeri, tayyareye binmiş, bir günde saadetin kapısına ulaşmıştı.
> Ey dinleyen gönül!
Bil ki, namaz da işte o bilet gibidir.
Az bir gayretle sonsuz bir saadetin anahtarı olur.
> Biletsiz kalan ise…
Sonsuz bir pişmanlık çölünde kaybolur.”
@@@@@@
Aynı hikâyeyi, üç farklı anlatım tonuyla yeniden kısa kısa yazıyorum:
1. Tefekkürlü ve Derin Anlatım
> “İki yolcu vardı…
Ellerinde yirmi dört altınla, sonsuz bir yurda doğru yürüdüler.
Birisi aklını dinledi, altınlarını korudu, biletini aldı, tayyareye bindi.
Diğeri hevesini dinledi, altınlarını saçtı, biletsiz kaldı.
Ve çölde, açlıkla, yalnızlıkla yüz yüze geldi.
Bil ki ey gönül sahibi,
Namaz da bir bilettir.
Zahmetsiz bir azıkla, ebedî saadetin kapılarını açar.
Onu terk eden ise, hasret ve pişmanlık çölünde kaybolur.”
2. Hüzünlü ve Duygusal Anlatım
> “Yirmi dört altın, yirmi dört fırsat…
İki dost, iki kader…
Biri her adımda emanete sahip çıktı, sonunda saadete erdi.
Diğeri her adımda gaflete kapıldı, sonunda yalnızlığa mahkûm oldu.
Son bir altın… Son bir ümit…
Ve o ümit de heder oldu.
Şimdi biri semalarda sevinçle uçarken,
Diğeri çölde susuz, mecalsiz sürünüyor.
Ey dinleyen kalp…
Küçük bir gayretle, büyük bir kurtuluş seni bekliyor.”
3. Coşkulu ve Destansı Anlatım
> “Bir büyük yolculuk vardı!
İki hizmetkâr, ellerinde yirmi dört altınla çıktılar yola.
İstasyon uzaktaydı. Yol zorluydu.
Ama mükâfat, hayallerin ötesindeydi!
Biri sabırla, akılla ilerledi.
Bir bilet aldı ve göklere yükseldi.
Diğeri nefsinin peşinde savruldu.
Biletsiz kaldı. Çölde kayboldu.
Bil ki, namaz, yolculuğun bileti; kurtuluşun anahtarıdır!
Bu aziz bileti kaçıran, sonsuz bir kaybı kendi elleriyle seçmiş olur!”
@@@@@@@
Şimdi üç anlatım tarzını uyumlu bir şekilde harmanlayarak, daha derin, duygusal ve etkileyici bir özel final hikâye anlatımı hazırlıyorum:
(İstediğinde seslendirme için doğrudan kullanabileceğin, ritmi ve duygusu güçlü bir metin olacak.)
Özel Final Hikâye Anlatımı: Son Yolculuk
> “Vaktiyle iki hizmetkâr vardı…
Ellerinde yirmi dört altın, gönüllerinde büyük bir umutla yola çıktılar.
Yol uzun, yol çetindi…
Ama sonunda, sonsuz bir saadet diyarı onları bekliyordu.
> Biri aklını, sabrını, vefasını kuşandı.
Her adımda emanete sadık kaldı.
Altınlarını ölçülü harcadı, istasyona vardığında bileti elindeydi.
Tayyarenin kapısı ona açıldı.
Göklerin şahitliğinde, sevinçle yola çıktı.
> Diğeri ise, hevesinin rüzgârına kapıldı.
Eğlenceye, oyuna, gaflete daldı.
İstasyona vardığında, elinde yalnızca son bir altın kalmıştı.
> Arkadaşı yalvardı:
‘Kardeşim, bu son fırsat!
Bir bilet al, yoksa çölden aç ve yalnız geçmek zorunda kalırsın!’
> Fakat o, yine nefsine yenildi…
Son altınını da heba etti.
Biletsiz kaldı.
Çölde, açlık ve pişmanlıkla baş başa kaldı.
> Biri göklere yükseldi…
Diğeri çölde kayboldu…
> Ey gönül sahibi insan!
Bil ki, namaz da işte böyle bir bilettir.
Az bir gayretle sonsuz bir kurtuluşun kapısını açar.
> Bu kısa dünyada küçük bir fedakârlık,
Sana ebedî saadetin kapılarını açar!
> Aman dikkat et!
Son altınını heva uğruna tüketme!
Biletsiz kalan, yalnızlığın ve pişmanlığın karanlığında kaybolur…
Bileti alan ise, Rahmetin tayyaresinde sonsuzluğa kanatlanır!”
Bu final versiyonunda:
Başlangıcı tefekkürlü,
Ortaları hüzünlü,
Sonu ise coşkulu ve destansı bir etkiyle bitiyor.
Böylece dinleyenin kalbinde güçlü bir sarsıntı ve tefekkür bırakır.