Servet, Rahat ve Gaflet: Hakikatin Ters Yüzü

Servet, Rahat ve Gaflet: Hakikatin Ters Yüzü

“Servet ile sanırdık ki rahat artar, rahat ile umardık ki taat artar… Ama gaflet artar, illet artar, hastalık artar.” — Şeyh Edebali

İnsanlık tarihi boyunca servet, rahatlık ve refah; başarı ve saadet ölçüsü olarak görülmüştür. Oysa bu bakış açısı, sadece zahiri bir değerlendirmedir. Gerçek mânâda hikmeti ve hakikati arayanlar için servet ve rahat, çoğu zaman birer imtihan vesilesidir. Şeyh Edebali’nin yukarıdaki sözü, bu çarpıcı gerçeği veciz bir şekilde ortaya koyar.

Zannedilir ki servet insanı dertten, sıkıntıdan azade kılar. Oysa çoğu zaman servet; insanın gönlünü Allah’tan uzaklaştıran, kalbini dünya ile dolduran bir meşgale halini alır. Nice insanlar vardır ki serveti arttıkça ibadetten uzaklaşmış, kulluk şuurunu yitirmiştir. Çünkü servet, kalbi doyurmaz; aksine iştahı kabartır, arzuları azdırır.

Rahatlık ise bir başka tuzaktır. Elbette bedenin dinlenmeye hakkı vardır. Fakat sürekli konfor arayışı, ruhu uyuşturur. İnsan rahatladıkça gaflete düşer; gaflet ise kalbin nurunu söndürür. Kalp uyanık olmazsa, taat da ibadet de şekilden öteye geçmez. Oysa ibadet; ancak ihtiyaç, acz ve fakr hissiyle derinleşir. Rahatlık bu hissi törpüler; insanı kendine yeter zannına sürükler.

Bu yüzden hakiki arifler, dünyaya dair serveti ve rahatı bir ganimet değil, birer sınav olarak görmüşlerdir. Zira “Servetle gaflet artar, rahatla illet artar, hastalık artar.” sözünde olduğu gibi; servet insanı meşgul eder, rahatlık rehavete sürükler, her ikisi de kalp hastalıklarını doğurur: kibir, haset, hırs, tembellik…

Oysa sıkıntılar, yoksunluklar, hastalıklar; insanı Allah’a yaklaştıran, dua ve niyazı artıran vesilelerdir. Bediüzzaman Said Nursî, hastalıklar için “manevi bir ihtar-ı rahmanî” der. Çünkü musibetler kalbi ayıltır, gözleri semaya çevirir. Rahatın değil, rahmetin peşinden koşmak gerekir.

Netice itibariyle, zenginlik ve rahatlık kötü değildir; lakin gafletle birleştiğinde insanı helake götürür. Asıl olan; serveti, rahatlığı ve sıhhati Allah’a kulluğu artıran bir vesileye dönüştürebilmektir. Bu da ancak tahkik ehli, basiret sahibi bir gönülle mümkündür.

Şeyh Edebali’nin işaret ettiği hakikat budur: Servetle gelen rahat, rehavet doğurur; rehavet gafleti, gaflet illeti… Ve bu zincir, ruhu esir alır. Kurtuluş ise, servetle değil, takva ile mümkündür.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 1st, 2025