RİSALE-İ NUR: KALPLERE KANAT, FİKİRLERE UFUK, RUHLARA YOL
RİSALE-İ NUR: KALPLERE KANAT, FİKİRLERE UFUK, RUHLARA YOL
Risale-i nurlar kişinin kalben,fikren hatta hayalen tıkanıklığını gideriyor. Ufkunu açıyor. Fikir ve duygularına kanatlar takıp manen havalandırıyor.
Yollar ve kanallar açıyor.
Sürekli akan bir su gibi, bazen bir kelime ve cümleyle önünü açıyor.
İnsanın en büyük sermayesi, kalbi, aklı ve hayalidir. Ancak zaman zaman bu üçü de daralır, bocalar, tıkanır. Kalp sıkılır, fikir dağılır, hayal bulanır. İnsanoğlu böylesi anlarda kendini dipsiz bir kuyuda hisseder; ne ileri adım atabilir ne de geriye dönebilir. İşte böyle anlarda, bir rehbere, bir ışığa, bir nefese ihtiyaç vardır. İşte Risale-i Nur bu noktada devreye girer.
Tıkanan Yolları Açan Bir Kudret Eli
Risale-i Nur, insanın kalbine adeta bir dokunuş yapar. O sıkışmış, daralmış, nefes alamaz hale gelmiş kalp, bir anda ferahlar, genişler. Zira her kelimesi ilahi rahmetin ve hakikatin bir tercümanıdır. Kur’an’ın feyzinden süzülmüş bu eserler, kalbe su serper gibi serinlik verir; donmuş hisleri çözerek yeniden hayat bahşeder.
Tıkanmış bir su yolunun, küçücük bir dokunuşla şırıl şırıl akmaya başlaması gibi, insanın aklı ve kalbi de bazen sadece bir cümleyle açılır. Bir hakikat işareti, bir kelime parıltısı, fikirlerin önündeki setleri yıkar, insanı adeta fikir âleminde bir nehir gibi coşturur.
Fikirlere Ufuk Açan Bir Pencere
Risale-i Nur, sadece kalbi değil, fikri de diriltir. Dar kalıplara sıkışmış, zayıflamış düşünceleri genişletir; “Ben ne için varım? Bu âlem nereye gidiyor? Benim vazifem nedir?” gibi büyük sorulara büyük cevaplar sunar.
Bediüzzaman, insanın fikrine bir ufuk açar ki, insan artık yalnız kendi küçük dünyasına bakmaz; yıldızlara, galaksilere, Arş-ı Âlâ’ya kadar nazarını genişletir. Zihin, sadece dünyayı değil, ahireti de, melekleri de, kaderi de düşünmeye başlar. Her düşünceye kanat takılır; her tefekkürde ruh biraz daha yücelir.
Hayallere Kanat Takan Bir Hakikat
İnsan hayalsiz yaşayamaz. Ancak çoğu zaman hayaller bulanır; boş, beyhude, manasız şekillere dönüşür. Risale-i Nur, hayali de terbiye eder, ona istikamet verir. Hayali, boş heveslerin peşinden sürüklemek yerine, onu en yüce hedeflere yönlendirir: Allah’ın rızasına, cennet nimetlerine, ebedi saadete…
Hayal, artık miskin bir serap değil, gerçek bir menzilin işaretçisi olur. Böylece insan, hayal âleminde de Allah’a doğru uçar; hayalleri bile ibadet olur.
Akan Bir Su Gibi Ruh
Bazen insanın ruhu, susuz kalmış bir vaha gibidir. Kurur, çatlar, hayattan lezzet alamaz hale gelir. Risale-i Nur, bu kurumuş ruhlara âb-ı hayat sunar. Bir cümle, bir bahis, bir temsil; insanın ruhundaki durgunlukları çözer, harekete geçirir. O su gibi akmaya başlayan ruh, hem kendini hem etrafını hayatlandırır.
Sonuç: Bir Davet
Risale-i Nur, Allah’ın kelamından süzülen bir rahmet şebnemidir. Kalbi sıkanlar, aklı daraltanlar, hayali karartanlar için bir kurtuluş kapısıdır. İsteyen herkes, bu kapıyı çalabilir; bu ışığa yüzünü dönebilir.
Ey arayan gönül!
Tıkanmış yolların mı var?
Daralmış bir kalbin, dağılmış bir zihnin mi var?
Gel, Risale-i Nur’un nuruna sarıl.
Kalbine kanat tak, fikirlerine ufuk aç, hayaline istikamet ver.
Ve ruhunu su gibi akıtarak, Rabbine doğru yol al…