BELAYI CELBEDEN HAL VE DURUMLAR

BELAYI CELBEDEN HAL VE DURUMLAR

İnsanoğlu, dünya imtihanında musibet ve belalarla zaman zaman yüzleşir. Kimi zaman bu belalar İlâhî bir ikaz ve terbiye vesilesidir, kimi zaman ise insanın kendi eliyle davet ettiği bir neticedir. Kur’ân ve sünnet ışığında baktığımızda, bazı hal ve davranışların bela ve musibetleri celbettiği açıkça görülmektedir.

Kur’ân’ın İkazı

Kur’ân-ı Kerim şöyle buyurur:

> “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle yaptıklarınız yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.”
(Şûrâ, 42/30)

Bu âyet, insanın başına gelen bela ve sıkıntıların çoğunun kendi fiillerinin bir neticesi olduğunu gösterir. Yani kul, günah işlediğinde, Allah’ın rahmetini kendinden uzaklaştırır ve bela kapılarını aralar.

Belayı Celbeden Başlıca Hal ve Davranışlar

1. Günahlarda Israr Etmek

Bir kimse, açıkça Allah’ın haram kıldığı şeyleri işler ve tövbe etmezse, bu hal bela ve musibeti davet eder. Özellikle kul hakkı, zulüm, faiz, fuhuş ve yalan gibi büyük günahlar, hem ferdî hem de toplumsal felaketlerin sebebidir.

Kur’ân şöyle bildirir:

> “Bir şehir halkını helâk ettik, çünkü onlar zalimlerdi.”
(Kehf, 18/59)

2. Şükürsüzlük ve Nankörlük

Nimetlere karşı şükürsüzlük, nimetlerin elden gitmesine ve musibetlerin gelmesine yol açar. Allah, şükretmeyen kavimlerin halini şöyle anlatır:

> “Allah bir beldeyi, halkı şükrederken değiştirmez; ancak onlar nefislerini bozarlarsa Allah da onları değiştirir.”
(Ra’d, 13/11)

3. Adaletin Terk Edilmesi

Toplumda adaletin bozulması, ölçü ve tartının eksik yapılması, hak ve hukukun ayaklar altına alınması, ilâhî gazabı celbeden sebepler arasındadır.

> “Ölçtüklerinde eksik ölçenlerin vay haline!”
(Mutaffifîn, 83/1)

4. Zenginlikte Azgınlaşmak

İnsan, zenginleşip refaha erdiğinde azarsa ve Allah’ı unutur, isyana saparsa, bu da büyük felaketlerin kapısını açar.

Kur’ân, geçmiş kavimlerden örnekler vererek şöyle buyurur:

> “İnsanı azdıran, kendini müstağni (ihtiyaçsız) görmesidir.”
(Alak, 96/6-7)

5. Ahlâkî Çöküş

Toplumda edep, hayâ ve iffet değerlerinin kaybolması, alenî günahların normalleşmesi, Allah’ın gazabına vesile olur.

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

> “Bir kavim içinde zina ve fuhuş aleni olursa, mutlaka Allah onlara yeni hastalıklar ve dertler verir ki, öncekilerde görülmemiştir.”
(İbn Mâce, Fiten, 22)

Belalara Karşı Koruyucu Tedbirler

İslâm, belalara karşı sadece sebepler âleminde tedbir almayı değil, aynı zamanda manevi koruyucu duvarlar inşa etmeyi de öğretir.

Tevbe ve istiğfarla günahlardan arınmak.

Hakkı ayakta tutmak ve adaleti tesis etmek.

Şükür ve kanaat ile nimeti artırmak.

Namaz ve dua ile Allah’a iltica etmek.

Kur’ân ve sünnet rehberliğinde yaşamak.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurur:

> “Sadaka, belayı def eder.”
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, 6/225)

Sonuç

Belalar, her zaman bir ceza değildir; bazen de terbiye, imtihan ve yükseliş vesilesidir. Ancak işlenen günahlar, nankörlük, adaletsizlik ve ahlaksızlık gibi kötü haller, bela ve musibetleri celbeden en temel sebeplerdir. İnsan, Rabbinin rahmet kapısını her zaman açık bulur. Tövbe ile, dua ile, salih amellerle bu kapıyı çalmak gerekir.

Zira Allah, kullarına zulmetmez; insanlar kendi nefislerine zulmederler.

 

 

Loading

No ResponsesNisan 29th, 2025