TESADÜF DİYE BİR ŞEY YOKTUR

TESADÜF DİYE BİR ŞEY YOKTUR
Bilimin Ardındaki Kudreti Göremeyen Gözlere Dair Bir İkaz

Günümüzde birçok “bilim adamı” yahut bilimsel geçinen zihniyet, kâinattaki büyük hadiseleri basit bir cümleyle geçiştirmektedir:
“Tamamen tesadüf.”
Depremler, fırtınalar, yağmurlar, volkanlar, gezegenlerin hareketleri, hatta bir insanın doğumu ya da ölümü… Her biri bu zihniyetin nazarında sebeplerin bir araya gelişinden ibaret, amaçsız ve rastgele olaylardır. Oysa bu bakış açısı, ilmin ruhuna da, aklın iz’anına da aykırıdır.

Tesadüf: Cahilce Bir Maskedir

Tesadüf, bir şeyin sebebe dayanmaksızın, gelişigüzel meydana gelmesi demektir. Oysa evren, baştan sona hesap, düzen, denge ve ölçüyle örülmüştür. Güneş’in doğması, mevsimlerin değişmesi, kalbin atışı, DNA dizilimi, bir yaprağın yere düşüşü… Hepsi bir plan ve iradeyi gösterir.
Peki, böyle bir nizam nasıl olur da “tesadüf” gibi bir kavramla açıklanabilir?

Bediüzzaman Said Nursî der ki:
“”Bu kainatta tesadüfe tesadüf edilmez”
“Tesadüf, ancak cehlimizi örten bir perdedir.”

Tesadüf; bir düzeni, bir dengeyi, bir amacı açıklayamaz. O sadece, acziyetin, idraksizliğin ve çoğu zaman da inkârın perdesidir.

Deprem: Kudretin Sarsıcı Tecellisi

Deprem, yeryüzü levhalarının hareketidir; doğru. Ama bu hareketin zamanı, yeri, şiddeti ve neticesi bir hikmetle örtülüdür. Tesadüfse, ne zaman ve neden olduğunu açıklayamaz. Çünkü o kördür, sağırdır, bilinçsizdir.
Oysa bir depremin tam bir dua vaktine denk gelmesi, ya da büyük bir facianın, küçük bir gecikmeyle binlerce insanın kurtuluşuna vesile olması, nasıl olur da “tesadüf”le açıklanabilir?

Bilim, Sebepleri Açar; Hikmeti Göremez

Bilim, elbette ki kıymetlidir. Depremin nasıl meydana geldiğini, fay hatlarını, enerji birikimini izah eder. Ama neden şimdi, neden burada, neden bu şiddette olduğunu açıklayamaz. İşte burada devreye hikmet girer, irade girer, kudret girer. Bilim sadece bir pencere açar; ama o pencereden Allah’ın kudretini görmek, imanla mümkündür.

Kur’an’dan Bakış: Hiçbir Şey Boşuna Değildir

Kur’an şöyle buyurur:

“Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.”
(Duhân, 38)

“O’nun nezdinde her şey bir ölçüyledir.”
(Ra’d, 8)

Bu ayetler, kâinattaki her olayın bir kader planı dahilinde olduğunu bildirir. Ne bir yaprak yere düşer, ne bir damla yağmur iner ki O bilmesin, dilemesin, takdir etmesin.

Bilim Adamı mı, Yoksa Bilgisiz Adam mı?

Bugün bazı bilim insanları, ilmiyle gururlanıp Allah’ı yok saymakta, hikmeti inkâr etmekte, kudreti reddetmektedir. Oysa gerçek bir bilim insanı, öğrendikçe hayran olur, bildikçe secdeye yaklaşır.

Newton’un dediği gibi:
“Ben yalnızca Allah’ın eserlerini anlamaya çalışan bir çocuğum.”

İlim, Allah’tan uzaklaştırmaz; bilakis yaklaştırır. Eğer uzaklaştırıyorsa, o ya eksik bir ilimdir ya da kibirle zehirlenmiş bir bilgidir.

Sonuç: Tesadüfe Tesadüf Edilemez

Deprem bir olaydır, ama ibret alınmazsa azaba, hikmet görülmezse inkâra dönüşür.
Kâinattaki her hadise, bize bir mesaj taşır.
Bir zelzele: “Ben hâlâ uyuyorum” diyene sarsıntıdır.
Bir kasırga: “Ben her şeye hükmederim” diyene bir tokattır.
Bir çiçek açması: “Ben yalnız değilim” diyene bir hatırlatmadır.

Tesadüf yoktur.
İrade vardır.
Kudret vardır.
Ve her şey, “Ol” emrinin bir tecellisidir.

 

 

Loading

No ResponsesNisan 25th, 2025