İbrâhîm Gibi Olmak: Teslimiyetin ve Hanîfliğin Çağrısı
İbrâhîm Gibi Olmak: Teslimiyetin ve Hanîfliğin Çağrısı
“Ve kendisi iyilik eden bir kimse olarak, nefsini Allah’a teslîm eden ve Hanîf(hakka yönelmiş) olarak İbrâhîm’in dînine tâbi’ olan kimseden, din bakımından daha güzel kim olabilir? Zîrâ Allah, İbrâhîm’i dost edinmiştir.” (Nisa, 4/125)
İnsanlık tarihi boyunca arayış bitmedi. Kalbini hakikate açanlar da oldu, nefsinin peşinden koşanlar da. Ancak Rabbimizin bu ayette işaret ettiği “en güzel din üzere olmak”, insanın yaratılış amacına uygun olarak yaşamasını sağlayan yegâne yoldur. Bu yol, Hz. İbrâhîm’in yoludur. Hanîf bir duruşun, tevhid inancının, teslimiyetin ve ihsanın sembolüdür o.
Hanîf: Yalnızca Hakka Yönelmek
Hanîf, bâtıldan yüz çevirip Hakk’a yönelen demektir. Hz. İbrâhîm, putlarla dolu bir toplumun içinde, fıtratının sesini dinleyerek yıldızlara, aya ve güneşe tapmayı reddetmiş, “Ben batıp gidenleri sevmem” (En’âm, 6/76-79) diyerek Rabbine teslim olmuştur. Bugünün dünyasında da teslimiyeti kıracak, imanı gölgeleyip perdeleyecek çokça put var: makam, para, şöhret, ego… Hanîf olmak, tüm bu sahte ilaçların yerine kalbi yalnız Allah’a yönlendirmektir. Bu, bir akide tavrı olduğu kadar, bir hayat tarzıdır da.
Nefsini Allah’a Teslim Etmek
Teslimiyet; sadece dilde “inanıyorum” demek değil, nefsin arzularını Allah’ın emirleriyle terbiye etmektir. Hz. İbrâhîm, oğlunu kurban etme emri geldiğinde hiçbir tereddüt göstermemiştir. Oysa bu, her baba için en ağır imtihandır. O, kalbinin en kıymetlisini bile Allah için feda etmeye hazırdı. Bugün biz ne kadar teslimiz? Namaz, infak, sabır, tevazu gibi farz ve faziletlerde ne kadar nefsimizi aşabiliyoruz?
İyilik Eden (Muhsin) Olmak
Ayette geçen “muhsin” vasfı, sadece iyi işler yapmak değil, işleri Allah’ı görüyormuşçasına yapmaktır. Bu da ihsan makamıdır. Hz. İbrâhîm, tevhidi anlatırken, kavmiyle münakaşaya girerken, misafire ikram ederken, dua ederken her hâlinde bu bilinçle hareket etmiştir. Bugün biz iyiliği gösteriş için mi yapıyoruz, yoksa Rabbimizin rızasını kazanmak için mi?
Allah’ın Dostluğuna Layık Olmak
“Allah, İbrâhîm’i dost edinmiştir.” Bu ifade, ilahî bir iltifattır. Dostluk, güven ve yakınlıktır. Allah’ın dostu olmak, O’na en yakın olanlardan olmak demektir. Bu makam, sıradan bir mükâfat değil, ilahî bir yakınlıktır. Bu dostluk, samimiyetle, istikametle ve sadakatle kazanılır. Peki biz dostluğa mı adayız, yoksa gaflete mi?
Günümüzde Hanîf Olmak
Bugün hakla bâtılın sınırları bulanıklaştırılmış, modern putlar süslü ambalajlarla sunulmuşken; hanîf kalabilmek, cesaret ister. Zihinlerin bulandığı, kalplerin karardığı, imanın tehlikeye girdiği bir çağda hanîf duruş, Hakk’ın tarafında açıkça saf tutmayı gerektirir. Bu da hem bilgiyle hem de salih amelle mümkündür.
Sonuç: En Güzel Din Üzere Olmak
İnsanın kalbini, aklını ve amelini içine alan bu ayet; bize gerçek bir hayat felsefesi sunar: Hanîf olmak, nefsini Allah’a teslim etmek ve iyilik üzere bir hayat sürmek… İşte bu, dinin özü, hayatın gayesi ve kurtuluşun sırrıdır. Ve bu yolu en güzel şekilde yürüyen Hz. İbrâhîm, bize hem bir örnek hem de bir davet niteliğindedir. Çünkü o, yalnızca bir peygamber değil, dost edinilmiş bir kuldur.